2010 yılında Amerika'da, Washington üniversitesine sunulmuş ve oldukça ses getiren bir analiz barındığı için ders kitaplarına eklenmiş bir doktora tezinde, sanal alemin yaygınlaşmasıyla kişisel görüş ve yorumların paylaşıldığı site ve uygulamalarda feminist ve feminizm başlıkları incelenmiş, bu başlıklar hakkında yazanların söylem tipolojileri ortaya çıkarılmış. Tabi sosyal medyanın en özgüvensize bile özgüven aşılayan bir ortam sunması da hemen her görüşün derinlerinde yatan gerçekleri öğrenme fırsatı da veriyor. Söylem tipolojilerinde çoğunluğu erkek olan yorumcuların kullandıkları kalıplar-kavramlar ve ima ettikleri kalıplar-kavramlar arasında ilk sırayı ''cinsellik'' almış, ikici sırayı ise ''şiddet'' almış. Bunun yanında feminizm ile ilgili yazılan yorumların çoğu negatif yönlü yorumlar.
En çok olumsuz yorumlar latin amerika ülkeleri kullanıcılarından gelirken güney amerika'yı Meksika ve Çin takip etmiş. Sonra Arabistan, Pakistan, Türkiye, Afganistan diye sıralanıyor. Tabi bu sonuçlara sadece sosyal medya kullananlar üzerinden ulaşılıyor. Belki de gerçekte bu sıralama değişecektir ancak sosyal medyayı ülkenin bir prototipi olarak kabul etmek de mümkün.
Feminizm'in özellikle cinsellik ve şiddet kavramlarıyla birlikte anılması hem insanların konuyu ne kadar yanlış anladığını, hem de yanlış yaklaştıklarını ortaya çıkarmakta.
Şiddet kavramının tetikleyicisi, sorumlusu, sebebi feminizm ve feministler olarak gören görüşün yanında, feminist söylemin de ayrıştırıcı, bozucu olduğunu savunan çok ciddi bir blok var.
Her şeyden önce bu analizlere göz atarken gördüğüm şey, geniş halk kitleleri üzerinde hakim olan bilgiye dayanmayan yorumlar ve buna bağlı olarak kendini gösteren kara cehalet bulutları...
Karşı çıkın! Çıkın ama okuyarak çıkın. Dedikleriniz bir temele dayansın.
Şu kitap sitesi bile okumayan, okuduğunu anlamayan yığınla insanla dolu. Okumak* gerçekten rağbet gören bir eylemlilik olmayacak hiçbir zaman.