Latife Tekin son romanı Zamansız'da okuyucusunu adeta düşsel bir yolculuğa çıkarıyor. Şiirsel dili, imgelerle yarattığı muhteşem anlatı ile kitabı huşu içinde okuyup bitiriyorsunuz. Latife Tekin'in tarzına alışkın olanlar ve daha önce Latife Tekin okuyup sevenler için adeta bir edebiyat şöleni. Ama bu tarza alışkın olmayanlar için zor bir okuma olabilir onu da söyleyeyim.
Yazar kitabı karantina sürecinde yazmaya başlamış. Hatta kitabın ithaf yazısı "Karantina günlerinde beni gitmek istediğim göllere götüren sevgili arkadaşım Mehmet Eligür'e" diye yazılmış.
Evet Zamansız'ın zamanı yok ama mekan bir göl. Bu gölde yaşayan Gelincik ve Yılanbalığı'nın aşkına tanıklık ediyoruz. Bir arabadan göle savrularak yılan balığına ve gelinciğe dönüşen bir kadınla erkeğin hikâyesini okuyoruz Zamansız’da. Bu aşka bir de Beyaz Elbiseli Kadın’ın göle fırlattığı çanta ve içindekiler dahil oluyor. İçinde 'Zamansız' yazan bir çift yüzük, fotoğraflar ve mektuplar. Çantanın içindekilerin Yılanbalığı tarafından içselleştirilmesi ve hatta Beyaz Elbiseli Kadına duyduğu hayranlık, Gelincik’in çantayı göle atması, Yılanbalığı’nın onu bu yüzden terk etmesi. Gelincik’in yas günleri. Romanın olay örgüsü kabaca bu şekilde özetlense de hikayeler birbirinin içinde eriyor.
Mekan olarak seçilen göl, etraftaki sazlıklar, diğer hayvanlar ile doğa da başroldeki yerini alıyor. Belki modern bir fabl demek yanlış olmaz Zamansız için. Aşkı, doğayı, zamanı anlatan bir fabl.
"Ölümün çaresizliği ve yaşamın anlamsızlığı karşısında gözüm hep zamanda oldu."
Keyifle okunsun...