Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Önemli!
“Liberal düşünürler, insan doğasını tanımlarken genellikle modern insanın özelliklerini (sınırsız arzular, kendi çıkarını düşünmek, vs.) evrenselleştirip tüm bireylerin doğal özellikleriymiş gibi sunarlar. Öte yandan, hem Rousseau, hem de Marx, insan doğasının tarihsel olarak değiştiğini öne sürer. Rousseau’nun insan doğasının tarihsel dönüşümünü ele alırken insan psikolojisindeki değişimleri vurgulaması, uygarlığın “ahlaki” bir eleştirisinin de zeminini hazırlar. Rousseau’ya göre insan doğasının dönüşümündeki kırılma noktası (bir başka deyişle masumiyet çağının bitip, yozlaşmanın hâkim hale gelmesi), özel mülkiyetin ortaya çıkışı ve toplumsal işbölümünün sonucunda, bireylerin bağımsızlıklarını yitirmesi ve toplumsal eşitsizliklerin artmasıdır. Böylece, bireyin kendisiyle ilişkisi kendisini sevmekten, kendini beğenmişliğe; ötekilerle ilişkisiyse, merhametten kıskançlığa doğru evrilir. Bencillik ve hasetin insanlar arasındaki ilişkilerde belirleyici olduğu bir toplum, “gerçek bir toplum” değildir. Çünkü herkesin diğerlerini araç olarak gördüğü bir toplumda, bireyleri bir arada tutan güç “ortak yarar” değil, ‘kişisel çıkar’dır.” Doğu Batı Sayı: 55, Kasım, Aralık, Ocak 2010-11, s. 139-154. –
Yıldız Silier
Yıldız Silier
·
252 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.