'Sensiz yaşamak bana cidden çok zor geliyor. "Bir çare düşün" diyorsun. Düşünmez olur muyum?
Yalnız onu düşünüyorum. Daha evvel başka bir mektubumda yazmıştım. "Koltuklarının ter kokusunu duymak istiyorum" diye. Yalnız onu değil. Her şeyini, vücudunun sıcaklığını, yumuşaklığını, göğsünün temasını. Bunları yalnız sende düşünüyorum, canım sevgilim. Kaç defa istedim, "Bana seni daha çok hissettirecek bir şey gönder" dedim ama göndermedin.
Hasretle, gözlerinden, dudaklarından, her yerinden öperim.'
'Hala beni anlamak istemiyorsun. Oysa ki senden üzüntülerimi yatıştıracak, beni teselli edecek bir mektup bekliyordum.
Günün birinde, ne kadar haksız olduğunu herhalde anlayacaksın'
'Ben senden başka hiç kimseyi düşünemiyorum. Düşünemeyeceğimi de sanıyorum. " Artık birbirimizi hiç görmeyeceğimize göre, yalnız yaşayacak değilsin ya" dedikten sonra, "Ama ben yalnız yaşamanı, sadece bana ait olmanı istiyorum" diye ilave ediyorsun. Ben de yalnız sana ait olmayı istiyorum. Bundan zerre kadar şüphe etme. Senden başkasıyla en küçük bir münasebetim olabileceğini aklına bile getirme. Fakat aynı şeyi ben de istiyorum. Yani ben de senin yalnız bana ait olmanı istiyorum. Gelgelelim bunun imkansız olduğunu da biliyorum. Hakikaten, ne olacak bizim halimiz Nahit? Artık birbirimizi hiç görmeyecek miyiz? Bu kadar hazin talih olur mu?'
:( çünkü Nahit evli
Kitapta sadece Orhan Veli'nin mektupları olduğunu sanıyordum. Ayrıca ilişkilerinin çoğu noktasına şahit olmak çok iç bunaltıyor. - Nahit yüzünden-
Son mektup Nahit'in yazdığı mektup. Ama Orhan Veli okuyamadı. Çünkü o ölmüştü
Son mektubun hakkımda iyi olmayan düşüncelerle dolu.
Yedigün'deki röportaj hoşuna gitmemiş
-"Rakı Şişesinde Balık Olmak İsteyen Şair'', Röportaj: Sait Faik, Yedigün, 2 Şubat 1947. Bkz. Şairin işi, s. 353-358-
'Değil eğlenmek, gezmek, herhangi bir insanla konuşmak imkanından bile mahrumum. Çektiğim sefaleti, çektiğim sıkıntıları bilsen beni bu türlü şüphelerle üzdüğün için cidden utanırsın. Bir çorap alamadığıma üzüldüğüm birçok günlerimi sabahtan akşama kadar aç geçirdiğim bir sırada sen tutturmuşsun, "Nasıl yaşadığını biliyorum" diyorsun. Bilmiyorsun Nahit;
bilsen böyle bir şey söyleyemezsin. Mektubunun beni mesut eden tek tarafı sonu oldu. İstanbul'a gelirsen benim için geleceğini yazmışsın.'
Nahit'ten aşırı soğudum