Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

256 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
13 günde okudu
ARAFTA SIKIŞMIŞ BİR RUH:
İçimizdeki Şeytan
İçimizdeki Şeytan
“İsteyip istemediğimi doğru dürüst bilmediğim, fakat neticesi aleyhime çıkarsa istemediğimi iddia ettiğim…” İnsanoğlunun bu kadar lanetlenmiş olmasına sebep olan belki de bu pis alışkanlığıdır kim bilir… Ruhunun dehlizlerindeki katılaşan bir lağım birikintisi kadar iğrenç ortamda beslediği baskıladığı ikincil karakteri, böylesine tiksinç bir ortamda büyüyüp palazlanan ‘’İçindeki yani İçimizdeki Şeytan’’ın romanını yazmış usta kalem
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali
İnsanların çıkarı söz konusu olunca içindeki şeytanın nasıl da kıpraşıp zil takıp oynamaya başladığını, söyleşen, fikir beyan ederken aslan kesilen insanların sıra yaşamaya ve ahlâka geldiğinde nasıl da küçüldüğünü anlatan bu roman, özellikle aydın kesimin eleştirisini sert bir şekilde yapmaktadır. Sadece fikir beyan etmenin, lafta takılı kalmanın yeterli olmadığını, okudukları/öğrendikleri ile hayatta uyguladıklarının da birbiriyle uyuşması gerektiğini bu eserde vurgulamış, yazar. Bütün bunların yanında Ömer ve Macide’nin aşkı, Bedri’nin eski öğrencisi Macide için yaptıkları, Ömer’in arkadaşları ve aşk sayesinde büyüyen ve hayatı öğrenmeye çalışan bir Ömer çıkıyor bu romanda karşımıza. Ömer karakteri, hayatta bir amacı olmayan, başıboş yaşayan bir entelektüeldir. Yapmak istemediği şeyleri içindeki şeytanın yaptırdığı gibi bir boş inanca sahiptir. Macide, Ona olan güveninin hep boşa çıkmasından artık yorulmuş, bitkin düşmüştür. Sabır da bir yere kadardır, bir süre sonra da ipler zaten kopar. Eserde monologlar ve fikir akışları oldukça sürükleyici. Macide’ye duyulan aşk kapsamında akış sürüyor. İyi şeyler yapmaya engel olan şey, şeytanın dürtmesi değildir. İnsan, kendi içinde kendi şeytanını besler. Şeytanın gıdası, insanın tembelliği, vurdumduymazlığı ve çıkarına düşkün olmasıdır. Bunlar, insanın içindeki – yani İçimizdeki Şeytan – ın en sevdiği besinlerdir. Maalesef ki ‘’İçimizdeki Şeytan’’ı bizzat kendi ellerimizle besleriz. Eleştirileri, ayakları yere sağlam basan realist bir roman, olay örgüsü ise kalemin ustalığından geliyor. * * * Bir eseri anlamak demek, o dönemin şartlarını ve insanlarını anlamak ile başlar; Dönemin ruhuna büyüteci bir tutalım… Dönemin Ruhu: Cumhuriyetin ilanı edilmesiyle beraber değişim rüzgârları her yerde esmeye başlar. Edebiyat da bu değişimden nasibini alır. Cumhuriyetin ilanından birkaç yıl sonra tüm dünya genelinde patlak veren “Büyük Depresyon” yani “1929 Buhranı” o dönemin ruhuna bir karabasan gibi çöker. Sadece ekonomik olarak değil psikolojik olarak da toplumun üzerine çökmüştür. I.Dünya Savaşını kaybeden Almanya, ‘’Versay Antlaşması’’ ile içinden çıkılamayacak bir hal alacak, onarılamayacak yaralar açacaktır. Bu, öyle bir antlaşmadır ki; Almanya’nın çok sonraları 2. Dünya savaşını başlatmasına neden olacak, Almanya'da ırkçılık baş gösterecek ve meşhur Nazi Almanya'sı hükümeti kurulacaktır. Bunun anlamı, savaş tamtamlarının tekrar çalması demektir. Fiili bir savaş, henüz başlamamış olsa bile 1939 Eylülüne kadar bu buhran dünyayı hem ekonomik hem de psikolojik olarak depresyona sokacaktır. İşte böyle bir ruh halinin, o dönemin insanlarına da sirayet etmesi kaçınılmazdır.
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali
,
İçimizdeki Şeytan
İçimizdeki Şeytan
romanında 1940’lı yılların İstanbul aydın kesimini kaleme alır. Ömer, ana karakteridir. İstanbul’un çok kültürlü kozmopolit yapısıyla birçok kültürün içiçe yaşaması gayretine değinilmiş. İstanbul aydınları ile Anadolu arasındaki uçurumları göstermeye çalışmış, toplumsal yapının bireyler üzerindeki psikolojik etkileri gözlemlenmektedir;
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali
, kalemine sosyolog ve psikolog önlüğü giydirip satırlara dökmüş adeta. Eserin Konusu? Eser, Ömer ve Ömer’in arkadaşı Nihat’ın Kadıköy vapurunda konuşmaları ile başlar. Ömer, vapurda bir kızı görür görmez tutulur, kıza âşık olduğunu ve bunu onu kaybetmeden hemen ona açılması gerektiğini düşünür, kızı takibe başlar. Ömer, kıza dalgın halde bakarken bir anda kızın yanında duran teyze Ömer’e seslenir. Bu kadın Ömer’in Balıkesir’den akrabası olan Emine teyzesidir. Tesadüfe bakın; kız ile Ömer de akraba çıkmıştır. Bir aşk hikayesi daha bir tesadüf ile başlamıştır. Macide tam bir hanımefendidir, Balıkesir’den konservatuvar okumak için gelmiştir. İstanbul’da akrabası Emine teyzenin evinde konaklamaktadır. Macide’nin babası vefat etmiştir ama evinde kaldığı akrabaları bu haberi ona söylemezler. Macide, Ömer ile tanıştıktan sonra eve geç gelmeye başlamıştır. Macide’nin babasının vefat etmesi, Balıkesir’den gelen paranın kesilmesi ve Macide’nin Ömer ile gezmesi sebebiyle eve geç gelmesi ev halkı tarafından Macide’ye karşı hoş olmayan bir durum teşkil eder. Macide, bu kötü muameleyi gururuna yediremez, söylenilenleri kaldıramaz ve gece yarısı bavulunu toplar, evden ayrılır. Gideceği bir kapı yoktur. Şuursuzca kendini dışarı atmış, elinde valizi ile kalakalmıştır. Balıkesir’e mi dönsem acaba diye düşünürken tesadüf o ki, Ömeri dışarıda kendisini bekler halde bulur. Macide’yi Ömer kendi evine götürür. Herkese eşi olarak tanıtır. Başlangıçta birbirlerine ısınırlar, Ömer’in romantik tavırları, sözleri kızı büyüler. Ancak zamanla zor koşullar altında yaşamaları, Ömer’in sürekli birilerinin verdiği paralarla yaşamaya çalışması, ikisinin arasını açar. Bir mekânda otururken Macide’nin Balıkesir’den öğretmeni aynı zamanda Ömer’in yakın arkadaşı olduğunu anlaşılan Bedri ile karşılaşırlar. Ömer’in karakterinde gevşemeler, değişimler zamanla iyice belirginleşir, çevresindeki aydın kesimden arkadaşlarının da bu değişimde payı büyüktür. Ömer, Macide ve hayat hakkında şüpheler duymaktadır. Bu durum, Macide’nin Ömer’den soğumasına neden olur ve Bedri’ye karşı bir şeyler hissetmesine ve bu iki insan arasında bir kıyaslamaya gitmesine sebep olur. Ömer, özünde saf bir insandır, çevresindekiler tarafından kullanılır ve yaptığı hatalar sonucunda da hapse düşer, bir süre sonra hapisten çıkar. Ömer, Macide’yi çok sevmekte ve değer vermekte olsa da artık bu ilişkinin bir anlamı kalmamıştır. Herkesin kendi yoluna gitmesi gerekir. Ömer, dostu Bedri’ye Macide’yi emanet eder. Roman sonlanır. * * * Arafta Sıkışmış Bir Ruh … İnsanların sürekli ikilemler sarmalında bocalaması, hayatına ket vurur ve bir süre sonra içinden çıkılmaz bir hale gelen konu, iki tarafı da yıpratmaya tüketmeye başlar. Kararsızlık sarmalında yaşayan insanlar, kendi iç aleminde sürekli fazla mesai yaparak iç yakıtlarını tüketirler, bir sonra ne düşünecek kafa kalır ne onu ayakta tutacak ruh… Bu bir nevi arafta kalma halidir. Ne gitmek ne de kalmaktır… Bazı insanlar, günlük yaşamında karar vermeyi gerektiren bir durumla karşılaştığında kolayca karar veremez. Bu tip bir kişilik, aldığı her bir kararın üzerine sürekli fazla mesai yapar. Kararsızlık, hem kişinin kendisi için hem de çevresindeki insanlar için angaryadan başka bir şey değildir. Kendini tanımak, isteklerini, amaçları bilmek ve o doğrultuda hareket etmek büyük bir azim, irade ve karakter gerektirir. Bir insanın kararsız olmasında; özgüven eksikliği, bir türlü seçim yapamamak, hangisinin önemli olduğuna bir türlü karar verememek, ayrıntılarda kaybolmak, insanlara hayır diyememek, kimlik bunalımı, karşıdaki kişilerin onun zayıf karakteri üzerinde uyguladığı baskın tutumları gibi sebepler sıralanabilir. Nasıl ki nefes almakla alamamak arasında bir tercih yapmak mümkün değilse arafta kalmak da öyle bir şeydir işte… Son bir not daha eklemek isterim; ‘’İstanbul, Gece ve Ay’’ tasvirleri, şu ana kadar okuduğum en güzel betimlemeydi. Bu betimleyici satırlar, o sahneyi direkt gözümün önüne koyarak adeta beni o ortamın içine soktu.
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali
’nin uluslararası çapta şöhrete kavuşması gereken bir kalem olduğunu, bana bir kez daha hissettirdi. Bu satırlara benzer satırları
Stefan Zweig
Stefan Zweig
'ın bir novellasında okumuştum ancak buradaki tasvir, çok daha canlı geldi bana. Son bir küçük not … Macideyle flört başlayıncaya kadar kitap biraz sıkıcı ilerliyor, Macide ile birlikte satırlar romantizmin de etkisiyle yükselen bir deniz gibi kabarıyor adeta. İyi okumalar dilerim.
İçimizdeki Şeytan
İçimizdeki Şeytan
Sabahattin Ali
Sabahattin Ali
İçimizdeki Şeytan
İçimizdeki ŞeytanSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 2019171,2bin okunma
··
1.615 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Engin Mavi okurunun profil resmi
İncelememi sonuna kadar okuyup vakit ayırdığınız için çok teşekkür ederim. “Arafta Kalma Hali” kitabın finalini de kapsamış gibi gözüküyor sanki. Ben bu kitapta özellikle mekân ve tabiat betimlemelerini çok başarılı buldum. Özellikle “Gece, Ay ve İstanbul temalı betimlemeler” zirvedeydi. Dünya çapında kıymeti olması gereken yüksek kalibreli bir kalem Sabahattin Ali. Alıntıları okumak da hiç okunmamış bir eser hakkında bir fikir verebiliyor ancak ikramlık bir kanepe tadında çok küçük bir lezzet bu sadece. Asıl kitap incelemelerinin daha çok rağbet görmesi gerekir kesinlikle 👍🏻 Çok teşekkür ederim 🙏🏻
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.