Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Yeni Bir Kitapçı
Geçen gün, epeydir niyetimde olan Bakırköy’deki sahafa gitme fırsatı yakaladım. Nadir’de gördüğüm devasa kitap havuzu ağzımı sulandırıyordu. Hemen her türden eser olmasının yanı sıra başta
Samiha Ayverdi
Samiha Ayverdi
olmak üzere benim aradığım kitaplar da oradaydı. Kitapla temas etmeyi seven ve fahiş kargo ücretlerinden ifrit olan ben çıkan bu fırsatı kaçıramazdım. Atladık arabaya gittik. Gittik ama kapı duvar. resimyukle.io/r/v86NndAFtQ Hay böyle talihin, sözleri aklımda gezinirken dükkan kapısında gördüğüm numarayı aradım. - Selamunaleykum. - Aleykumselam. - Abicim kitap almaya gelmiştim. Buralarda mısınız? - Siz kitap için aradınız? Yok, kombi su ısıtmıyor da onun için aradım. Böyle demedim tabi. Dediğim, ufak bir tekleme sonrası onaylamak oldu basitçe. - Kitapçıyı arıyorum, az bekleyin. Meğer telefondaki abi antikacıymış. Kitap almaya gelen ben, daha notta yazan kağıdı okumamışım. Gözüm dönmüş, gözüm. Telefon çaldı. - İki üç dakikaya geliyormuş. - Tamamdır, çok teşekkür ederim. Bekledim ve balıkçı kılıklı birisi geldi. Kitapçı olan buymuş. Dükkana girdik. Solda girişi darlaştıran bir kitaplık, sağda bir bisiklet, yerde bir futbol topu… Dağınıklık içimi sıktı. Bana verecekler burayı bak nasıl nizam getiriyorum. İçimde iflahsız bir tertip aşkı var. Hele ki konu kitap olunca. Canlarım, soğuk zeminle temas halinde. İçim eridi. Oldum olası kitabı yere konulmasından hazzetmem. Booktagram mıdır ne zımbırtıysa, elimden gelse her biriyle kılıçla cenk ederim. - Hem aklımda kitaplar var hem de öyle bakmaya geldim. Böyle deyip, dükkan sahibinin başımda dikilmesine baştan set koyuyorum. Şükür ki masasına geçiyor ve beni rahatsız etmiyor. resimyukle.io/r/Y0pkYkl653 resimyukle.io/r/Wlig72LaW6 Tavana kadar olan kitaplıkta gezdirdim gözlerimi ilk olarak. Kapaklı olan kitaplıkta yeni hatta sıfır eserler var. Diğerindeyse ikinci el olanlar. Tabi ben hemen onlara yöneldim. Baktım baktım ama aradığım kitapları göremedim. E zaman da öyle bol değil. Gidip abiye aradıklarımı sordum. - Onlar depoda. Hayda! - Hemen yanda depo. Oh! Abiye istediğim kitapları söyleyince depoya gitti, bense kaldığım yerden daha rahat bir şekilde kitaplara bakmaya devam ettim. Malum, kitapçıya listeyle gidersin ama listende olmayanları alıp dönersin. Bunu düşünürken pat diye önüme
Para
Para
çıkmasın mı? Tertemiz kullanılmış. Hemen ayırdım kenara. Çünkü tiyatro eserlerini almak istiyorum epeydir. Çok geçmeden
Tehdit Değil Teklif
Tehdit Değil Teklif
’i görüyorum. İlk baskı olduğu yazıyor. Az çok kitap takip eden bilir ki bu bir gömüdür. Hem baskısı yok, hem de ilk baskı. Belki uyguna düşürürüm diye alıyorum yanıma. resimyukle.io/r/fFrEdG8PI8 Sağda solda takılıyorum biraz. Dikkatimi çekenler oluyor, elime alıyor, hızlıca sayfaları karıştırıyor ama kendime hâkim oluyorum. İçimde “yürü bee” nidalarıyla alkışlar kopuyor. Bir ara Yeşilçam fotoğrafları önüme düşüyor. Simaen tanıdığım ama ismen bilmediğim pek çok sanatçı. Mazi ilginç. Seninle zerre ilişkisi bulunmayan birinin eski fotoğrafı maziden aldığı kudretle seni etkileyebiliyor, düşündürüyor. Sonra fotoğraflar arasında şu dikkatimi çekiyor; resimyukle.io/r/9rRSc4pCY2 Hatırı sayılır vakit geçti ama depoya giden abiden ses seda yok. Dışarı çıkıyorum. Depo dediği hemen üç beş metre yandaki bir dükkanmış. İçeri girince bahsettiğim o devasa kitap havuzuna şahit oluyorum. Tavana değin uzanan, rafları tıkabasa dolu kitaplıklar ancak bir insanın geçebileceği genişlikte koridor bırakmış. İlerliyorum. Sesleniyorum abiye. Gaipten sesi geliyor. Töbe töbe deyip gülüyorum. Gülüyorum çünkü bu kitaplığa imreniyorum. Aklıma
Umberto Eco
Umberto Eco
’nun evindeki arşiv nevinden kütüphane geldi. Ben de istiyorum! Yürüdükçe dükkan büyüyormuş gibi geliyor gözüme çünkü git git sonu gelmiyor. Kitap mekanı fiziksel açıdan da mı bereketlendiriyor, nedir? Bir kapının ardında buluyorum kendisini. - Rafları şaşırmışım. Yanlış yerde aradım hep kitapları. Az yardım edeyim diyorum ama çok havasız o bölüm. - Bir tane kaldı zaten. - Abi gerek yok, terlemişsin. Olana bakarım ben. Yedi sekiz tane kitapla masaya geçiyoruz ve az sonra fiyat sorma merasimi başlıyor. Bu şu kadar, şu bu kadar… Kesin alacak olduğum ikisini ayırıyorum önce. Sonra İsmet Özel’in o kitabını soruyorum. 100 lira olur diyor. Aslında uygun fiyat ama bende onu verecek göz yok. Bâtında değil zâhirde sahaf olsam havada kapardım. Yine de ilk baskı
Uzunharmanlar'da Bir Davetsiz Misafir
Uzunharmanlar'da Bir Davetsiz Misafir
'i alıyorum. Güzel. Böyle böyle diğer kitaplarla beraber enfes bir takım yapıyor ve oradan muzaffer bir şekilde ayrılıyorum. resimyukle.io/r/ABwjSfb8ak Gitmeyi düşünenlere tavsiye ederim ama öyle gezilecek cinsten bir yer hiç değil. Zaten sahaf değil orası, kitap deposu. Yine de kitap görmek güzel.
·
1.875 görüntüleme
erhan okurunun profil resmi
Ortam şenlensin diye kitaplı komikli paylaşım yapıyoruz ama yine kederli iletiler görmekten kendimi alamıyorum. Bakın gece vakti olur anlarım, sabaha karşı olursa da anlarım ama öğle vakti nedir bu hüzün? Ben de ağlayacağım en sonunda. İş bitse de eve geçince koşup yatağıma yüzü koyun zıplasam. Filmlerde öyle yapıyor üzülenler.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.