Sürekli kalabalığa kapılmak, maruz kalmak, insanın örüntüsünü bozar. Zihnin temposu düşer. Özenle sivriltilen birçok uç yavaş yavaş yassılaşır ve standartlaşmaya başlar. Nefret de sevgi de ortak bir hedef alır; şahsi fikirler azalır, özgünlük sekteye uğrar, kişinin kendi dili kaybolur. Bu yüzden üreten, düşünen insanın zaman zaman geri çekilmesi ve orada kalması normaldir. Bu zamanlama içgüdüseldir; kişinin kendini hatırlamasıyla son bulur. Yalnızlığa düşkün olmak, bu doğal pratiğin bir sonucudur.