Bookstagram'ların paylaşımlarında sıkca gördüğüm ve dikkatimi çok çeken Başkalarının Tanrısı'nı an itibariyle bitirmiş bulunuyorum.
Mine Söğüt'ün okuduğum ilk kitabıydı ve böyle birşey beklemiyordum. Hep olur ya popüler akıma kapılırız,sürekli paylaşılan kitapları alır okur ve hayal kırıklığına uğrarız...
Başkalarının Tanrısı bu düşüncemizi yıkacak türden bir kitap.
Bacaklarını kendi kesmiş Efsun Abla,
Sokaklarda fahişelik yapan Hülya,
Kurulu düzenini terk edip kendini sokaklara atan Şair Musa,
Kim olduğunu hatırlamayan Adnan Abi,
Surlarda sevişen Musa ve Efsun'a çöp kenarından seslenen Matruşka'nın hikayesi bu kitap.
Kendimizi,çevremizi,görmezden geldiklerimizi ve ciddi anlamda görmediklerimizi anlatıyor bize.
Toplumsal tespitleri açısından herkesin okuması gerektiğini düşündüğüm bir kitap. Bence Mine Söğüt kafasını çok seveceksiniz. Hatta yazarımızı biraz araştırınca sırf yazarın hatrına,hayata bakış açışının hatrına "al bütün kitaplarını" diyeceğinize eminim.
Güzel metaforların,sorgulamaların olduğu bu kitabı mutlaka okuyun,okutun insanlar...
"Ne doğumumuz ne ölümümüz ne de doğumla ölüm arasında can çekişerek sürdürdüğümüz hayatlar bize ait. Başkalarının isteklerinden doğuyor, başkalarının istediği gibi yaşıyor ve başkaları yüzünden ölüyoruz. Bizim sandığımız hayat bizim değil, bizim sandığımız beden bizim değil."