Kitabımız mahkum olan annesiyle birlikte kafes olarak adlandırdığı hapishanede kalan Barış'ın oradan ayrılmış olan İnci'ye yazdığı mektuplardan oluşuyor. Her biri çocuk yüreğinin saflığını yansıtan mektuplar... Adınızı bir süreliğine İnci olarak düşünürseniz mektupları okudukça biraz ağlayıp biraz gülebilirsiniz. Her ne kadar bu mektuplar parmaklıklara takılsa da siz okurken elinize ulaşmış gibi yapın olur mu? Bu sayede Barış'ın yürek çarpıntılarını hissedebilirsiniz.
Sahiden nasıl çarpıyor yüreğimiz biliyor muyuz, Barış'ın dediği gibi göğsümüzde tencereler mi tıngırdıyordu? Kitabı okuyana kadar belki hayır ama şu an bir değil birden çok tencereyi tıngırdatıyorum göğsümde. Kısacık ama yüreğinize işleyen bir kitap olmayı başarmış.Zaten anlatıcının çocuk olduğu kitaplarda bunları hissetmek zor olmuyor tıpkı Şeker Portakalı, Çizgili Pijamalı Çocuk gibi. Belki sabaha kadar her bir cümlesi hakkında konuşabilirim ama hissedilenlerle cümle kuramıyor olmak üzüyor beni. Sadece okumakta gecikmeyin, mutlaka okuyun diyebilir hayatınızın bir yerinde Barış'ın sevgi dolu yüreğine yer verin isterim. Şimdiden keyifli okumalar...