Ya Rab! İçimde işittiğim bu uğultunun hikmetini öğret bana. İçimde sükût artığı bu ağırlık nedir? Ağırlığın, anlamı ağırlaşıyor içimde. Bir değirmen taşı sanki kelimeleri gölgeleri ile birlikte öğütüyor. Değirmen taşının altında unufak oluyor soru cümlelerim. Her cümlemin sonunda sessiz bir uçurum. Uçurumların tebessümüne takılıyorum. Uçuruma düşmek de bir baht mıdır ya Rab! Beni baht verdiklerinden olmak bahtına eriştir.
Yusuf'un ardından bakarken Züleyha'nın içinde ne vardı ya Rab!? Bir gözyaşı olgunluğunun sukûtunu ihsan et bana! Bir damla hakiki göz yaşı nasip et bana! Bir damla göz yaşının enginliğinde boğulur ummanlar. Katremi deryaya salmayı nasip et bana! Katrede boğulmaktan sakındır, deryada bir katre olmayı nasip et bana! Züleyha'nın Yusuf'a bakışıyla baktır, Yusuf'un burhanını görüşü ile gördür. İçimdeki o kıssaya bakmayı da, o kıssayı görmeyince nasip et bana!
Benimle konuştuğun gizli dili öğret bana. Kelimesiz pişmanlık cümleleri yoğun bir mâî gibi içimde ağır ağır yer değiştiriyor. İçimde bozulan dengeyi sana şikayet ediyorum ya Rab! Ruhum hep bir düzensizlik içinde. Ruhumun sıradanlığını sana arz ediyorum. Sana kendimi şikayet ediyorum. Sana aczimi arz ediyorum. Bir göz yaşı kadar kudretim yok. Boğazıma düğümlenen o his kadar ağırlığım yok! Günahkârım, günahlarım kadar ağırım... Günahım senin avfın kadar ağır değil. Beni avfına eriştir ya Rab!