"Fahrenheit 451:
Kitap kağıtlarının tutuştuğu ısı derecesidir."
Dediğinde nasıl bir kitap okuduğunuzu anlıyorsunuz aslında.
"TV oturma odasına bir tohum ektikten sonra onun sizi kavrayan pençesinden kendisini kurtaran olmuş mu? Sizi istediği biçimde yetiştirir!" ifadelerini okuduğunuzda bir durup düsünüyorsunuz.
"gerçeğin ve özgürlüğün en tehlikeli düşmanı olan, katı ve durağan çoğunluk sürüsüne ait olduğunu unutmamalısın. Aman Tanrım, çoğunluğun müthiş zulmü." ifadelerini okuduğunuzda çoğunluk mu azınlık mı olduğunuzu sorguluyorsunuz.
"Hiç kimsenin ‘suçlu’ları dinlemeyeceği zamanda ben her şeyi çekinmeden yüksek sesle söyleyebilecek suçsuz insanlardan biriydim, fakat ben de sustum ve kendim de suçlu durumuna düştüm." ifadelerini okuduğunuzda susmanın büyük sıkıntılara nasıl sebep olabildiğini farkediyorsunuz.
"Hayır, hiçbir şey konuşmuyorlar. Çoğunlukla, arabaların, elbiselerin ve yüzme havuzlarının isimlerini sayıyorlar ve ne kadar harika olduklarını söylüyorlar. Hiç kimse diğerlerinden farklı bir şey söylemiyor." ifadelerini okuduğunuzda bunlar gerçek olabilir mi diyorsunuz.
"Ne yaptığın önemli değil, derdi, yeter ki sen ellerini onun üstünden çektiğin zaman, ona dokunduğun zamanki halini değiştiren bir şey yapmış olasın. Otları sadece biçen bir adamla, gerçek bir bahçıvan arasındaki fark dokunuştadır" ifadesini okuduğunuzda yapılan küçücük bir hareketin neleri değiştirebildiğini anlıyorsunuz.
Fahrenheit 451:
Kitap kağıtlarının tutuştuğu ısı derecesidir.
Her cağda yakılmış kütüphaneler kitaplar vardır. Okunması birilerince zararlı görülen kitaplar her çağda olagelmiştir. Fakat unutulan: kitaplar yakılsa da, yasaklansa da, okunmaz diye kenara atılsa da birilerinin mutlaka dikkatini çekecek ve okunacaktır.