Gönderi

“Külli marifet külli İmkân’a uygun ve mutabık olduğundan, veya, bir diğer ifadeyle, “anlaşılmaz hiçbir şey yoktur, sadece şimdiki anda anlaşılamayan şeyler vardır” , bu şeyler kendinde ve mutlak olarak anlaşılmaz değillerdir fakat sadece, şarta bağlı varlıklar yani mevcut tezahürümüzde muayyen bir mertebenin imkânları ile sınırlı olan varlıklar olarak bize anlaşılmaz gelmektedirler. Böylece bir “külli akledilebilirlik/anlaşılabilirlik” ilkesi şeklinde isimlendirilenilecek bir şey ileri sürüyoruz, ne var ki bunu genelde anlaşıldığı şekilde değil fakat saf metafiziksel bir anlamda kullanıyoruz ve dolayısıyla da mantıki sahanın ötesini kastediyoruz; mantıki saha içinde bu ilkenin, aynen tam anlamıyla külli düzene ait bütün ilkelerde olduğu gibi (kaldıki sadece gerçekten bunlar “ilkeler” olarak isimlendirilmeyi hak eder), yalnızca cüzi ve arizi bir tatbiki söz konusudur. Bizim açımızdan, tabii ki, bu bir “rasyonalizm” öne sürme değildir, tam tersidir, zira esasen külli akıldan ayrı olan istidlalî akıl/muhakeme spesifik olarak beşerî ve ferdî bir melekeden başka bir şey değildir; ayrıca, istidlalî akıl/muhakeme, külli akılın güvence ve garantörlüğü olmaksızın hiçbir durumda geçerli olamaz. İşte bu sebeple zorunlu olarak, “irrasyonel” demiyoruz, fakat “rasyonel-üstü” diyoruz ki bu rasyonel-üstü oluş, aslında, hakiki bir metafizik düzene ait her şeyin temel bir karekteristiğidir; ve bu “rasyonel-üstü”, beşerî ferdîliğin sınırlı ve izafi melekelerince şu anda anlaşılamasa da, her şeye rağmen kendi içinde akledilebilir/anlaşılabilir olmayı bırakmaz.” s. 116-17
··
126 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.