Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

Kur'an ve sünnete göre Tesettür ( delilleriyle)
Kıymetli kardeşim! Zaman zaman "İslâm'da tesettür, başörtüsü yoktur" diyenleri duymuşsundur. Bunların bir kısmı cehaletinden, bir kısmı da gerçeği bildiği halde ruhunu şeytana sattığından böyle söyler. Nefsanî bir takım arzularla tesettür aleyhinde bulunurlar. Bir kısmı da münafıktır. Açıkça dinsiz olduklarını söylemezler, Müslüman görünerek eski Yahudilerin Tevrat'ı tahrif ettikleri gibi, Kur'ân'ı tahrif etmeye çalışırlar. Biz onlara değil de Allah'ın kelamına bakalım. a. BAŞÖRTÜSÜ Allah şöyle buyuruyor: "Mümin kadınlara söyle: Gözlerini (harama) kapatsınlar; namus ve iffetlerini muhafaza etsinler. Görünen kısımları müstesna olmak üzere, zinetlerini (süslerini diğer insanlara) göstermesinler! Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler. Kocaları, babaları, kocalarının babaları, kendi oğulları, kocalarının oğulları, erkek kardeşleri, erkek kardeşlerinin oğulları, kız kardeşlerinin oğulları, kendi kadınları (mümin kadınlar), ellerinin altında bulunanlar (köleleri), erkeklerden kadına şehvet duymayan hizmetçi gibi olan kimseler, yahut henüz kadınların gizli kadınlık hususiyetlerinin farkında olmayan (buluğa ermemiş) çocuklardan başkasına zinetlerini göstermesinler. Gizlemekte oldukları zinetleri anlaşılsın diye ayaklarını yere vurmasınlar. (Dikkatleri üzerine çekecek tarzda yürümesinler). Ey müminler! Hep birden Allah'a tevbe ediniz ki kurtuluşa eresiniz." Nur 31. Ayet meali Ayetteki bazı ifadeler üzerinde biraz daha duralım: "Başörtülerini, yakalarının üzerine (kadar) örtsünler." Bu âyette açıkça kadınların başlarını örtmesi emredilmektedir. Âyette geçen Arapça "humur" (s) kelimesi, "himar" (Les) kelimesinin çoğuludur. Bütün Arapça lügatlerde bu kelime hakkın da "kadının başını örttüğü elbise (kumaş)" yani başörtüsü denilir. Hatta içki insanın aklını örttüğü için ona da "hamr" denilmiştir. Ayrıca âyette kadınların başörtülerini yakalarının üzerine bırakmaları, başlarını, saçlarını, kulaklarını, boyunlarını, gerdanlarını, göğüslerini örtmeleri emredilmektedir. Tefsir âlimlerinin nakline göre cahiliye kadınlarından da baş örtüsü kullananlar vardı. Fakat onlar başörtülerini enselerine bağlar veya arkalarına bırakırlar, yakaları önden açılır, gerdanları ve gerdanlıkları açığa çıkar ve zinetleri (süsleri) görünürdü. Bu durum son zamanlarda çağdaşlık sayılan açık saçıklığın eski bir cahiliye âdeti olduğunu göstermektedir. İslâmiyet böyle açıklığı yasaklayıp başörtülerinin yakalar üzerine örtülmesini emrederek tesettürü farz kılmıştır. Görülüyor ki, bu emirde tesettürün yalnız vacib oluşu değil, özel bir şekli de gösterilmiştir ki, kadın edeb ve temizliğinin en güzel ifadesi budur.(Elmalı Hamdi yazır Kur'an Dili 5/3506) . "Zinetlerini (süslerini) göstermesinler!" Âyetteki "zinet/süs" hakkında bazı âlimler kadının yaratılıştan gelen güzelliğidir diyerek, âyetin "Kadınlar yaratılıştan zinetleri demek olan vücudlarının hiçbir tarafını açmasınlar" manasında olduğunu söylemişlerdir. Diğer âlimlerde kadının kendisini güzelleştirmek için takındığı elbise, yüzük, küpe gibi zinetler olduğunu söylemişlerdir. Fahrettin Razî, âyetin umumi olup her iki ciheti de içerdiğini söylemiştir. Ayrıca yaratılıştan olan güzelliğin haricin deki ziynetlerin üç kısım olduğunu şöyle anlatmıştır: 1) Sürme ve kaşları boyama, yanaklara allık vurma, el ve ayakları kinalama gibi boyalardır. [Dudakları boyama da bu kısma girer.] 2) Yüzük, bilezik, halhal, pazubend, gerdanlık, taç, kemer ve küpe gibi takılar. 3) Elbiseler... Çünkü Cenâb-ı Hak, "Ey Âdem oğulları, her mescide gidişinizde zinetlerinizi alın (takının, giyin) buyurarak, bu "zinet" ile elbiseleri kastetmiştir.(Fahrettin Razi tefsiri 17/46.) "Görünen kısımları müstesna olmak üzere" "Görünen kısım"dan maksat yüz ve ellerdir. Nitekim bu konuda Hz. Aişe tarafından şu rivayet aktarılmıştır: Bir gün Ebû Bekir kızı Esma üzerinde ince bir elbise ile Peygamberimiz (s.a.v.)'in gelmişti. Peygamberimiz ondan yüzünü çevirdi ve "Ey Esma! Kadın ergenlik çağına erişince onun vücudundan şundan ve şundan başkasının görünmesi uygun olmaz" dedi ve yüzü ile eline işaret etti. (Ebu Davud, libas hadisi) b. CİLBAB Kur'an'da şöyle buyrulur: "Ey Peygamber! Zevcelerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle: (başlarını ve yüzlerini kapatacak şekilde) cilbablarının (diş örtülerinin) bir kısmı ile üzerlerini sıkıca örtsünler. Bu, onların (hür ve iffetli olduklarının) bilinip incitilmemeleri için daha elverişlidir. Allah, gafürdur (mağfiret eder), rahimdir (merhamet eder)." Burada bazı konular üzerinde durmak istiyoruz: Âyetin iniş sebebi: Medine'nin fasıkları (münafıkları) kadınlara laf atarak onlara eziyet ediyorlardı. "Niçin Müslüman kadınları rahatsız ediyorsunuz denildiği zaman, "Biz bunu yalnızca (ahlaksız) köle kadınlara yapıyoruz" diyorlardı. Allah Teâlâ hür, iffetli kadınların diğerlerinden ayırt edilmeleri için bu ayeti indirdi. Bu ayet tesettürün iddia edildiği gibi esaret değil, kadınların hürriyet ve asaletinin ifadesi olduğunu gösterir. Ayette geçen "Cilbab"in tarifleri: Kadının evinden dışarı çıkarken üzerine alması gereken cilbab, başörtüsü değildir. Cilbab, kadının başörtüsünü ve elbisesini gizleyen örtüdür. Elmalılı Hamdi Yazır, bu konuda şu açıklamaları yapmaktadır: Cilbab; Baştan aşağı örten çarşaf, ferrace, çarşaf gibi dış elbisenin adıdır. Kadınların elbiselerinin üstüne giydikleri her çeşit giysidir. Tepeden tırnağa örten giysidir. • Kadınların tesettür ettikleri her türlü elbise ve başka şeylerdir. Çarşaf ve peçedir. (Elmalılı Tefsiri 6/337) Buraya kadar yaptığımız izahlara şunu da eklemeliyiz; Cilbab kadının bütün vücudunu tepeden tırnağa örten bir örtüdür. Bu örtünün bugün bazı tarikat ve cemaat mensubu olan hanımların örttüğü çarşaf gibi olması şart değildir. Onların yaptıkları yukarıda yapılan izahlara uygundur. Fakat herkesin onlar gibi olması gerektiğini iddia edemeyiz. Bu konuda önemli olan kadının vücudunu dar ve şeffaf olmayan bir elbiseyle örtmesidir. Cilbabı Giyme Şekli: Peygamberimizin hanımı Ümmü Seleme (r.a) şöyle demiştir: Cilbab ayeti nazil olduğunda ensar kadınları üzerlerine siyah elbiseler giyerek evlerinin dışına öyle bir ağırbaşlılıkla çıkmışlardı ki; başları üzerinde kuşlar varmış gibiydi. Hz. Aişe (ra)'da şöyle demiştir: Ensar kadınlarına Allah rahmet etsin. Cilbab ayeti indiği zaman kumaşlarını yardılar, onunla başlarını sardılar da Resulullah (s.a.v)'in arkasında öyle namaz kıldılar ki, sanki başlarında kargalar varmış gibi idi. Müslüman ahalide günümüze gelinceye kadar yukarıdaki Kur'an'ın emri ve onun izahları yönünde hareket etmişlerdir. Cilbabı giyme şekli hakkında âlimlerin sözleri: Elmalılı Hamdi Yazır şöyle diyor: "Tefsirlerin izahlarından anlaşılacağı üzere cilbabı örtmekte iki şekil vardır: Birisi kaşlarına kadar başını örttükten sonra büküp yüzünü de örtmek ve yalnız tek bir gözünü açık bırakmak. İkincisi de alnının üzerinden sıkıca sardık tan sonra burnunun üzerinden dolayıp, gözlerini ikisi de açık kalsa bile yüzün büyük bir kısmını ve göğsü tamamen örtmüş bulunmaktır. Elmalılı, yukarıdaki cilbabın sarma şeklinin birincisini, yani yalnizca bir gözü açık bırakmayı tarif ederken "Bizler yetiştiğimiz zaman memleketlerimizde annelerimizin tesettür tarzı bu idi" der. İkincisini anlatırken de " İstanbul'a geldiğim zaman İstanbul hanımları bir peçe ilave edilmek ve elde açık şemsiye bulunmak şartıyla tesettür tarzları da buydu" der." Bu konuda bir kısım alimlerin görüşleri de şöyle: İbn Abbas (r.a) yukarıda mealini verdiğimiz Ahzab suresinin 59. ayeti hakkında şöyle demiştir Allah mü'min kadınlara bir hacet için dışarı çıktıklarında yüzlerini başlarının üzerinden cilbablarıyla örtmelerini ve yalnızca bir gözlerini açmalarını emretmiştir. - İbni Sirin şöyle demiştir: Bu ayeti (tabiinin büyük âlimlerinden) Abidetü's-Selmani'den sordum. Elbisesiyle başını, yüzünü örterek, sol gözünü açarak, hareketleriyle nasıl olacağını gösterdi." İbni Abbas ve Katade şöyle de demişlerdir: Alnının üzerinden bağlar, diğer ucunu da burnunun üzerinden bırakır. Gözleri görünse de bu hal onun göğsünü ve yüzünün büyük bir kısmını örter. Hasan Basri ise "yüzünün yarısını örter" demiştir." - Kadı Beyzavi: Bir hacet için dışarı çıktıklarında çarşaflarıyla bedenlerini ve yüzlerini örtsünler. - Ebu'l-Ferec İbnü'l-Cevzî: Başlarını ve yüzlerini örtsünler. -Suyuti: Cilbab kadının bütün vucudunu örten örtüdür. Hacetleri için dışarı çıkarken bir kısmıyla yüzlerini örterler, ancak bir gözlerini açıkta bırakırlar. - Mevdudi: Sahabe ve tabiin döneminden sonra gelen bütün bü yük müfessirler de bu ayeti (yukarıda geçtiği gibi) aynı şekilde tefsir etmişlerdir. -Tefsiri Celaleyn : Cilbab kadının bütün vucudunu örten örtüdür. Hacetleri için dışarı çıkarken bir kısmıyla yüzlerini örterler, ancak bir gözlerini açıkta bırakırlar. -    Sahabe ve TabiÎn döneminden sonra gelen bütün büyük müfessirler de bu ayeti (yukarıda geçtiği gibi) aynı şekilde tefsir etmişlerdir. (Tefhimü'l Kur’an: c:4.s:459)
··
571 görüntüleme
Kalbivera okurunun profil resmi
CİLBAB Kur'an'da şöyle buyrulur: "Ey Peygamber! Zevcelerine, kızlarına ve müminlerin kadınlarına söyle: (başlarını ve yüzlerini kapatacak şekilde) cilbablarının (diş örtülerinin) bir kısmı ile üzerlerini sıkıca örtsünler. Bu, onların (hür ve iffetli olduklarının) bilinip incitilmemeleri için daha elverişlidir. Allah, gafürdur (mağfiret eder), rahimdir (merhamet eder)." Burada bazı konular üzerinde durmak istiyoruz: Âyetin iniş sebebi: Medine'nin fasıkları (münafıkları) kadınlara laf atarak onlara eziyet ediyorlardı. "Niçin Müslüman kadınları rahatsız ediyorsunuz denildiği zaman, "Biz bunu yalnızca (ahlaksız) köle kadınlara yapıyoruz" diyorlardı. Allah Teâlâ hür, iffetli kadınların diğerlerinden ayırt edilmeleri için bu ayeti indirdi. Bu ayet tesettürün iddia edildiği gibi esaret değil, kadınların hürriyet ve asaletinin ifadesi olduğunu gösterir. Ayette geçen "Cilbab"in tarifleri: Kadının evinden dışarı çıkarken üzerine alması gereken cilbab, başörtüsü değildir. Cilbab, kadının başörtüsünü ve elbisesini gizleyen örtüdür. Elmalılı Hamdi Yazır, bu konuda şu açıklamaları yapmaktadır: Cilbab; Baştan aşağı örten çarşaf, ferrace, çarşaf gibi dış elbisenin adıdır. Kadınların elbiselerinin üstüne giydikleri her çeşit giysidir. Tepeden tırnağa örten giysidir. • Kadınların tesettür ettikleri her türlü elbise ve başka şeylerdir. Çarşaf ve peçedir. (Elmalılı Tefsiri 6/337) Buraya kadar yaptığımız izahlara şunu da eklemeliyiz; Cilbab kadının bütün vücudunu tepeden tırnağa örten bir örtüdür. Bu örtünün bugün bazı tarikat ve cemaat mensubu olan hanımların örttüğü çarşaf gibi olması şart değildir. Onların yaptıkları yukarıda yapılan izahlara uygundur. Fakat herkesin onlar gibi olması gerektiğini iddia edemeyiz. Bu konuda önemli olan kadının vücudunu dar ve şeffaf olmayan bir elbiseyle örtmesidir. Cilbabı Giyme Şekli: Peygamberimizin hanımı Ümmü Seleme (r.a) şöyle demiştir: Cilbab ayeti nazil olduğunda ensar kadınları üzerlerine siyah elbiseler giyerek evlerinin dışına öyle bir ağırbaşlılıkla çıkmışlardı ki; başları üzerinde kuşlar varmış gibiydi. Hz. Aişe (ra)'da şöyle demiştir: Ensar kadınlarına Allah rahmet etsin. Cilbab ayeti indiği zaman kumaşlarını yardılar, onunla başlarını sardılar da Resulullah (s.a.v)'in arkasında öyle namaz kıldılar ki, sanki başlarında kargalar varmış gibi idi. Müslüman ahalide günümüze gelinceye kadar yukarıdaki Kur'an'ın emri ve onun izahları yönünde hareket etmişlerdir. Cilbabı giyme şekli hakkında âlimlerin sözleri: Elmalılı Hamdi Yazır şöyle diyor: "Tefsirlerin izahlarından anlaşılacağı üzere cilbabı örtmekte iki şekil vardır: Birisi kaşlarına kadar başını örttükten sonra büküp yüzünü de örtmek ve yalnız tek bir gözünü açık bırakmak. İkincisi de alnının üzerinden sıkıca sardık tan sonra burnunun üzerinden dolayıp, gözlerini ikisi de açık kalsa bile yüzün büyük bir kısmını ve göğsü tamamen örtmüş bulunmaktır. Elmalılı, yukarıdaki cilbabın sarma şeklinin birincisini, yani yalnizca bir gözü açık bırakmayı tarif ederken "Bizler yetiştiğimiz zaman memleketlerimizde annelerimizin tesettür tarzı bu idi" der. İkincisini anlatırken de " İstanbul'a geldiğim zaman İstanbul hanımları bir peçe ilave edilmek ve elde açık şemsiye bulunmak şartıyla tesettür tarzları da buydu" der." Bu konuda bir kısım alimlerin görüşleri de şöyle: İbn Abbas (r.a) yukarıda mealini verdiğimiz Ahzab suresinin 59. ayeti hakkında şöyle demiştir Allah mü'min kadınlara bir hacet için dışarı çıktıklarında yüzlerini başlarının üzerinden cilbablarıyla örtmelerini ve yalnızca bir gözlerini açmalarını emretmiştir. - İbni Sirin şöyle demiştir: Bu ayeti (tabiinin büyük âlimlerinden) Abidetü's-Selmani'den sordum. Elbisesiyle başını, yüzünü örterek, sol gözünü açarak, hareketleriyle nasıl olacağını gösterdi." İbni Abbas ve Katade şöyle de demişlerdir: Alnının üzerinden bağlar, diğer ucunu da burnunun üzerinden bırakır. Gözleri görünse de bu hal onun göğsünü ve yüzünün büyük bir kısmını örter. Hasan Basri ise "yüzünün yarısını örter" demiştir." - Kadı Beyzavi: Bir hacet için dışarı çıktıklarında çarşaflarıyla bedenlerini ve yüzlerini örtsünler. - Ebu'l-Ferec İbnü'l-Cevzî: Başlarını ve yüzlerini örtsünler. -Suyuti: Cilbab kadının bütün vucudunu örten örtüdür. Hacetleri için dışarı çıkarken bir kısmıyla yüzlerini örterler, ancak bir gözlerini açıkta bırakırlar. - Mevdudi: Sahabe ve tabiin döneminden sonra gelen bütün bü yük müfessirler de bu ayeti (yukarıda geçtiği gibi) aynı şekilde tefsir etmişlerdir. -Tefsiri Celaleyn : Cilbab kadının bütün vucudunu örten örtüdür. Hacetleri için dışarı çıkarken bir kısmıyla yüzlerini örterler, ancak bir gözlerini açıkta bırakırlar. -    Sahabe ve TabiÎn döneminden sonra gelen bütün büyük müfessirler de bu ayeti (yukarıda geçtiği gibi) aynı şekilde tefsir etmişlerdir. (Tefhimü'l Kur’an: c:4.s:459) 1. İbn Kesir, şöyle der: Yüce Allah, müminlerin kadınlarına, herhangi bir ihtiyaç için evlerinden çıktıklarında, başlarının üstünden cilbâblarla yüzlerini örtmelerini emretti. 2. İbnu'l Cevzi , "Cilbâblarını üstlerine alsınlar" mealindeki ayetin tefsirinde şöyle der: Hür oldukları anlaşılsın diye başlarını ve yüzlerini örtsünler. 3. Ebussuûd şöyle der: Ayetin manası şöyledir: Herhangi bir sebeple dışarı çıkmak istediklerinde, cilbâblarla yüzlerini ve bedenlerini örtsünler. 4. Taberî şöyle der : İhtiyaçları için dışarı çıktıklarında, kendilerine herhangi bir fasığın kötülük etmemesi için, saçlarını ve yüzlerini açıp da giyimlerinde cariyelere benzemesinler. 5. Ebu Hayyan şöyle der : 'aleyhin' Sözünden maksat, " yüzlerinin üzerine "dir. Çünkü, Cahiliyye döneminde onların açık olan yeri yüzleriydi . 6. Cessas şöyle der : Ayet , genç kadına, kalbinde eğrilik bulunanların kendisinden herhangi bir ümide kapılmamaları için, yabancılara karşı yüzünü örtmesinin emredildiğini gösterir. İşte bunlar, kadının, yüzünü örtmesinin gerekli olduğuna dair, tefsir imamlarının görüşlerinden bir özettir. Not: Şer'i tesettürün şartları, nasıl örtüleceği ve bunun emredilmesindeki hikmetle ilgili bilgi için, bkz, " Revâiu'l-beyan fi tefsiri ayati'l-ahkâm mine'l Kur'an" adlı kitabımız 2/387. (Savfet üTefâsir, Muhammed Ali Sâbuni cilt 5.) Ahzap Süresi Tefsiri
Kalbivera okurunun profil resmi
1. İbn Kesir, şöyle der: Yüce Allah, müminlerin kadınlarına, herhangi bir ihtiyaç için evlerinden çıktıklarında, başlarının üstünden cilbâblarla yüzlerini örtmelerini emretti. 2. İbnu'l Cevzi , "Cilbâblarını üstlerine alsınlar" mealindeki ayetin tefsirinde şöyle der: Hür oldukları anlaşılsın diye başlarını ve yüzlerini örtsünler. 3. Ebussuûd şöyle der: Ayetin manası şöyledir: Herhangi bir sebeple dışarı çıkmak istediklerinde, cilbâblarla yüzlerini ve bedenlerini örtsünler. 4. Taberî şöyle der : İhtiyaçları için dışarı çıktıklarında, kendilerine herhangi bir fasığın kötülük etmemesi için, saçlarını ve yüzlerini açıp da giyimlerinde cariyelere benzemesinler. 5. Ebu Hayyan şöyle der : 'aleyhin' Sözünden maksat, " yüzlerinin üzerine "dir. Çünkü, Cahiliyye döneminde onların açık olan yeri yüzleriydi . 6. Cessas şöyle der : Ayet , genç kadına, kalbinde eğrilik bulunanların kendisinden herhangi bir ümide kapılmamaları için, yabancılara karşı yüzünü örtmesinin emredildiğini gösterir. İşte bunlar, kadının, yüzünü örtmesinin gerekli olduğuna dair, tefsir imamlarının görüşlerinden bir özettir. Not: Şer'i tesettürün şartları, nasıl örtüleceği ve bunun emredilmesindeki hikmetle ilgili bilgi için, bkz, " Revâiu'l-beyan fi tefsiri ayati'l-ahkâm mine'l Kur'an" adlı kitabımız 2/387. (Savfet üTefâsir, Muhammed Ali Sâbuni cilt 5.) Ahzap Süresi Tefsiri
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.