Olaylardan uzun yıllar sonra yazılan bu anlatıda gerçeklere olabildiğince sadık kalmayı arzu ediyorum, ama insan belleği yaşanmışların, arzu edilenlerin ve hayallerin meyvesi olarak her zaman oynaktır. Gerçekleri hayal gücünden ayıran çizgi, son derece siliktir, benim yaşımda da artık her şey öznel olduğundan bunun önemi yok. Belleğimiz de kibrimizin etkisi altında. Şu anda Ölüm masamın yakınında bir sandalyede oturmuş bekliyor, ama hâlâ kibir erişebiliyor bana, yalnızca ziyaretçiler geldiğinde yanaklarıma allık sürdüğümde değil, hikayemi yazmaya başladığımda da. Hayatta bir özgeçmişten daha iddialı bir şey olabilir mi?