Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ayşenur

Ayşenur
@cicekbahcesi13
"Ah insanlar! Şu insan kalbi!... Yüz bin manalı bir muamma... İçinden çıkmak mümkün değil.."
Sabitlenmiş gönderi
Son zamanlarda kendimde fark ettiğim, böyle incir çekirdeği doldurmaz şeyler yüzünden tasalanmalar, son öykümü didik didik eden, pek derin fikirli bir eleştirmenin de dikkat çektiği üzere bu tasaların yaşamıma ve yaşama vazıh bakışıma ket vurması nereden çıktı?
Reklam
Ayşenur
Bir kitabı okumaya başladı
Odysseia
OdysseiaHomeros
8.8/10 · 5,3bin okunma
Ramazan Bayramı
Sevdiklerinizle huzurlu, mutlu ve sağlıklı geçireceğiniz daha nice bayramlara... 💘🌸🍬

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
💚🥲💐💘🌼☕📚
Ayşenur
Bir kitabı okumaya başladı
Leviathan
LeviathanPaul Auster
7.8/10 · 825 okunma
Reklam
168 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
11 günde okudu
Ev Sahibesi
Ev SahibesiFyodor Dostoyevski
7.1/10 · 10,3bin okunma
Bu aşırı duyarlılığının, duygularının bu kadar açık, savunmasız bir şekilde ortaya serilmesinin sebebi ne olabilirdi, kalbi ruhunun bilinçsiz arzuları ya da sabırsız çalkantıları arasında geçen uzun, uykusuz gecelerin yorucu, boğucu, başa çıkılamaz sessizliği sonucunda artık parçalanmış ya da dağılmış mıydı; sıcak, bunaltıcı bir günde gökyüzünün aniden kararmasından ve fırtınanın kavrulmuş toprağa yağmur ve yıldırım yağdırmasından, inci tanelerini andıran yağmur damlalarının zümrüt yeşili dallara asılmasından, çimenlerin, otların birbirine karışmasından sonra güneşin ilk ışıklarıyla her şeyin yeniden canlanması, başını güneşe doğru kaldırması ve yeniden hayat bulmanın sevinciyle gökyüzüne olağanüstü, tatlı kokularını göndermesi gibi yenilenmeli miydi?..
Hava, ekim ayında Peterburg'da sıkça rastlandığı gibi kuru ve soğuktu. Biraz ileride izbe bir kulübe vardı; kulübenin yanında iki tınaz duruyordu, iki tekerlekli arabanın yanında duran, koşumları takılmamış, başımı eğmiş, dudağı sarkmış, sırtı dik küçük at bir şeyler düşünüyor gibiydi. Bekçi köpeği kırık bir tekerleğin yarında hırlayarak bir kemik parçasını kemiriyordu ve üzerinde yalnızca gömlek olan üç yaşında sarı saçlı bir çocuk kafasını kaşıyarak bu yalnız şehirliye şaşkınlıkla bakıyordu. Kulübenin arkasında tarlalar ve bostanlar uzanıyordu. Maviliği kararmış gökyüzünde ufka doğru bir ormanın karaltısı görünüyordu, diğer yönden koyu kar bulutları, sessiz kuş sürulerini önlerine katmış kovalıyor gibi geliyordu. Her yer sessizdi ve hüzünlü, durgun, önceden kestirilemez bir şeyler olacak gibiydi...
435 syf.
7/10 puan verdi
·
21 günde okudu
Ekmeğimi Kazanırken
Ekmeğimi KazanırkenMaksim Gorki
8.4/10 · 6,7bin okunma
Su da kurşuni... ve soğuk. Akıyor mu akmıyor mu, belli değil; kımıltısız boş evler ve kirli sarı renkteki dükkân dizileriyle birlikte derin bir uykuda sanki. Güneş solgunca da olsa bulutların arasından kendini gösterdiğinde çevrede her şey bir parça aydınlanıyor; gök, adeta kurşuni bir kumaş gibi suyun üzerine serilmiş; kayığımız iki gök arasında asılı kalmış gibi. Oldukları yerde hafifçe yükselen taş yapılar da belli belirsiz Volga'ya ve Oka'ya doğru yüzer gibiler. Kayığımızın çevresinde fıçı, sandık, sepet parçaları, ot, çöp geziniyor. Bazen ölü bir yılanı andıran çatı tahtaları ya da odun parçaları süzülüyor yanımızdan.
Sayfa 342Kitabı okudu
Reklam
Vapurun kıçında oturuyoruz. Aylı, ılık bir gece üzerimize doğru yüzüyor. Gümüşsü suların gerisinde çayırlı kıyılar belli belirsiz seçiliyor. Sarı birtakım ışıklarla, dünyanın büyülediği yıldızlar dağlardan bize göz kırpıyor. Çevrede her şey hareket halinde, uyuyan, kımıltısız hiçbir şey yok; her şey sessizce, ama inatla yaşıyor, her şey titreşiyor.
Sayfa 235Kitabı okudu
Yüce dağlar, güzel deniz kıyıları ve masalsı kentlerle süslenmiş kocaman bir dünya açıyordu bu resimler önümde ve dünya sürekli büyüyor, genişliyordu. Hayat, inanılmaz bir güzelliğe; dünya, sayısız kentleri ve insanlarıyla baş döndürücü bir çekiciliğe bürünüyordu. Artık gözlerim Volga'nın ötelerindeki sonsuzluğa dalıp gittiğinde oraların bomboş yerler olmadığını biliyordum. Önceleriyse, Volga'nın ötelerine baktığımda gördüğüm manzara yalnızca dümdüz uzanan çayırlar olurdu; çayırları yer yer benekleyen koyu çalı lekeleri, çayırların bittiği yerde başlayan tırtıklı bir orman duvarı; yukarda bulanık, soğuk mavi bir gökyüzü! İnsanın içini daraltan bir manzara... bomboş, yapayalnız bir dünya! Bu görüntü karşısında yüreğim de boşalır gibi olur, içimi hafif bir hüzün tırmalamaya başlardı.
Sayfa 184Kitabı okudu
Dünya Kadınlar Günü
“Ey kahraman Türk kadını, sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye lâyıksın.” 💐🥰🌼🩷
Akdikenler üzerine bir saka sürüsü iniyor. Çalılık, güneş içinde. Sakalar güneşten öylesine mutlular ki, minik öğrenciler gibi çılgınca cıvıldaşıyorlar. Sıcak diyarlara göçmekte geç kalmış açgözlü, hamarat bir örümcekkuşu, esnek bir yabani gül dalına konmuş, gagasıyla tüylerini temizleyip keskin, kara gözleriyle avını gözlüyor. Ansızın havalanan bir toygar bir yabanarısını yakalayıp onu özenle bir dikene geçiriyor; fırsatçı kuş, küçük, gri, kafasını dört yana döndürerek yeniden beklemeye başlıyor. En içrek düşlerimin nesnesi, kâhin bir arıkuşu sessizce uçup gitti. İşte asıl yakalanacak kuş bu! Sürüsünden ayrılmış bir şakrakkuşu, azametli bir kızıl general gibi bir çalıda oturuyor, arada bir kara gagasını sallayarak öfkeli öfkeli bağırıyor.
Sayfa 140Kitabı okudu
Çukurluğun dibinde, çalılar arasında saka kuşlarının cıvıldaşmalarını duyuyor, solgun çalı yaprakları arasında kırmızı tepelikli, canlı, kıpır kıpır kafalarını görüyorum. Meraklı isketeler, beyaz yanaklarını gülünç bir biçimde şişirmişler, çevremde telaşla kanat çırpıyorlar; sanki bayram yerine çıkmış Kunavino'lu kızlar! Haylaz, hızlı, akıllı, her şeyi bilmek, her şeye dokunmak istiyor ve birbiri ardınca tuzağıma düşüyorlar. Kurtulmak için çabalayışlarını görmek içimi acıtıyor, ama ne gelir elden. Ticaret yapıyorum; acımasız, sert olmak zorundayım. Kuşları yedek kafeslere atıyorum, kafesleri de çuvallara... karanlıkta ses çıkarmadan oturuyorlar.
Sayfa 140Kitabı okudu
Henüz doğan yorgun eylül güneşinin beyaz ışınları bazen bulutların içine sönüyor, bazen gümüş bir yelpaze gibi çukurda üzerime düşüyor. Henüz loşluğunu koruyan çukurluğun dibinden beyaz bir sis yükseliyor. İki yandaki killi, dik yamaçlar karanlık ve çıplak. Eğimi daha az olan öbür yamaç solmuş otlar ve yaprakları sararmış ya da kızarmış çalılarla kaplı; serin sabah rüzgârının kopardığı yapraklar uçuşuyor çukurlukta.
Sayfa 140Kitabı okudu
2.782 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.