Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

141 syf.
10/10 puan verdi
·
9 günde okudu
Herkese merhabalar.Sabahattin Ali’nin okuduğum üçüncü kitabı. Bu kitabı okurken aklıma sürekli “İçimizdeki Şeytan” kitabı geldi diyebilirim. Anlatılmak istenen çoğu şey ortak diyebilirim. Kitapta insana dair bir çok şey anlatılmakta. Okurken gerçekten çok duygulandığım sahneler oldu. Yazarın bütün bu anlattıklarına çok hak veriyorum ve üzülmemek elde değil. İnsana gerçekten bir şeylerin farkına vardırıyor ve insana bazı şeyleri hatırlatıyor. Bu kısacık öykülerden çıkarılacak o kadar çok şey var ki... Mutlaka okuyun derim. Bazı öykü ve masallar hakkında düşüncelerim: “Portakal”=> İnsanın çıkar için yaptıklarına ve bir gemide kasalarca portakal olduğu halde yoksun bçalışıyorum ve maalesef okusalar ya aslında gerçek sahipler değiller. Asıl üzücü olan da burası. “Beyaz Bir Gemi”=>Bu öyküde şöyle bir alıntı geçiyor: “ bugün bir resim yapmaya karar vermişti, bir şeyler bulmalıydı. Ama öyle rastgele bir şey değil . Aslında çirkin ve iğrenç de olsa, güzelleştirebileceği bir şey... Çünkü sanat, yeryüzünde ve insanların içinde olup bitenleri, çöplükle sarayı aynı hakikatten uzak ve güzelleştirici örtüye bürüyen ay ışığı gibi, tatlı bir yalan bulutunun arkasından göstermeye mecburdu, sanat eserinden faydalanabilecek durumda olanlar, her şeyden önce avunmak, oyalanmak istiyorlardı; sanatkarın ekmeği de işte bu tatlı rüya meraklılarına bağlıydı, yoksa kömür kayığında yüzükoyun yatan yırtık zıpkalı Bartın uşağına değil. Ve daha sonra şöyle bir alıntı geçiyor: “. İstediğin kadar güzel resim yap... Anlayan, kıymetini bilen olmadıktan sonra...”. Yazar burada sanatın, sanatkarın nasıl bir durumun içinde olduğunu anlatmaktadır. Ve öykünün en sonunda da şu alıntı var: “ Ama çok düşündükleri ve aradan yıllar geçti halde, biçimsiz bir tahlisiye gemisini o gün kendilerine zarif, beyaz bir yat gibi gösteren şeyin ne olduğunu bir türlü anlayamadılar.” Aslında ortada “beyaz bir gemi” yokken bir resmin içindeki “beyaz bir gemi”dir bütün gördükleri. “ Katil Osman”=> Şu iki alıntı çok güzel anlatıyor: -> “ Ama ruhumuz böyle gökyüzünde uçup dururken birdenbire yere inip insan küçüklüğü ile karşılaşmak ne tuhaf oluyor.” -> “Bu dünya böyledir işte, kimi adam öldürdüğü için katil diye anılır, kimi adı katile çıktı diye adam öldürür.” “Bahtiyar Köpek”=> Yazarın, düşüncelerini çok açık bir şekilde dile getirdiği bir öykü. Ben de ,yazarımız gibi, keşke diyorum. Öykü de şu alıntılar geçiyor: -> “Sade güler yüzlü, bahtiyar insanlar değil, bahtiyar köpekler bile var.” -> “Ben hayvanları çok severim. Bütün canlı mahlukları, hayatı, güzelliği, saadeti severim. Bahtiyar bir köpek bile benim içimi sevinçle dolduruyor. Ben karanlık şeylerden bahsetmek için dünyaya gelmemişim. İçin tatlı, sıcak, neşeli şeyler anlatmak isteğiyle yanıyor. Hele cümle âlem bu köpeğin onda biri kadar rahata kavuşsun, bakın ben bir daha acı şeylerden söz açar mıyım!” Gerçekten çok üzücü. “Çirkince”=> Bu öyküde bazı şeylerin nasıl gittiğini ve bazı şeylerin aslında neden bu duruma geldiğini anlatmak istemiştir yazar. Öyküden bir alıntı: -> “Yıllarca görmediğim bir hasretime kavuşmuş gibi yüreğim hopladı. Sabahtan beri gördüklerimin ve duyduklarımın tesiri ile artık Çirkince’ yi de yerinde bulamayacağımdan korkmaya başlamıştım. Halbuki işte Çirkince, tıpkı 30 sene önceki gibi, güler yüzüyle orada duruyordu.” “Kurtla Kuzu”=>Bu öyküyü okurken yazarın “İçimizdeki Şeytan” adlı senden bir çok şey buldum diyebilirim. Ve bu öyküde şöyle bir alıntı var: -> “Ben de, bu zavallıları dinledikçe, hallerine baktıkça, uğrunda savaştım hakikatlere daha çok inanıyor, ahmaklığın,, gerekliğin ve namussuzluğun bir gün nasıl olsa yenileceğine daha çok güveniyordum. Yalnız zayıf olmamak ve dövüşmekten yılmamak lazımdı.” Ve şu alıntılar: -> “ Onlara hiçbir zaman kızamıyor, onlardan nefret etmiyor, sadece zavallılıklarına, daha doğrusu insanlığın bu kadar tiksinecek hale gelmesine acıyordum.” -> “Zaten işkence nedir? İrademiz ve kafamız bizi küçültecek bir iş yapmadıkça, işkence sade bir fizyoloji meselesidir.” -> “Ama ruhumuzu kamçılattırmamak elimizdedir. Halbuki ben ruhumun üzerine bir tokat yedim ve bunda kabahatliyim!” “Bir Aşk Masalı”=> Masalın sonunda şöyle bir cümle geçiyor: -> “Sus” demiş. “Ondan daha talihli insan var mı? Asıl bahtiyar, bir ömür boyunca hasretini çektiği şeye kavuşan değil, ona erişeceği anda, saadetinin en yüksek noktasında bir ‘Ah!’ diyerek düşüp ölebilendir.” Bu masalı okuduğumda, tıpkı “Martin Eden” kitabındaki “Martin”in yaşadığı aklıma geldi. “Devlerin Ölümü”=> Masalda şöyle cümleler geçiyor: -> “İlk bakışta yeryüzünün bu tembel fakat doymak bilmez, bu aptal fakat kuvvetli, bu korkak fakat zalim devlerden kurtulacağı akla bile gelmezdi. Sular onların, karalar onlarındı. İlerde zekâ ve bilgisiyle bütün varlıklara hükmünü yürütecek olan insan, henüz yapraklar arasında ürkek ürkek dolaşan ve yere çekine çekine inen avuç içi kadar bir memelinin cevherinde saklıydı.” -> “İşte böylece, bir zamanlar kudretlerine son yokmuş gibi görünen, yeryüzünden silinip gidecekleri akla bile gelmeyen bu devlerin şimdi sadece bataklıklarda tek tük kemikleri, müzelerde iskeletleri ve masallarda korkunç, fakat zararsız hatıraları kaldı. Çünkü hayatın durdurulamaz akışı bunu böyle istiyordu.” Burada, hayatta her şeyin gelip geçiciliğini ve bazı şeylere aldanmamak gerektiği anlatılıyor bence. “Koyun Masalı”=> Bu masalı okurken aklıma “George Orwell”ın “Hayvan Çiftliği” eseri geldi. Buradaki köpeklerle “Hayvan Çiftliği”ndeki domuzlar aslında aynı şeyi temsil ediyor. Ve masalın sonunda şöyle bir nasihat geçiyor: -> “Bu dünyada çobansız da, köpeksiz de yaşanabilirmiş. Ama bunu anlamak için her defasında bu kadar kanlı kurbanlar verecek olursak pek çabuk neslimiz kurur. Bari siz gözünüzü açın da, ilerde başınıza yeniden itler, hele kendilerini kurt sanan palavracı itler musallat olursa , sürüyü canavarlara paralatmadan onları defetmeye bakın.” Ve kitabın adı olan “Sırça Köşk” masalı=> Masalda şöyle bir nasihat geçmektedir: -> “ Sakın tepenize bir sırça köşk kurmayınız. Ama günün birinde nasılsa böyle bir sırça köşk kurulursa, onun yıkılmaz, devrilmez bir şey olduğunu sanmayın. En heybetlisini tuzla buz etmek için üç beş kelle fırlatmak yeter.” Tıpkı “Koyun Masalı” nda anlatıldığı gibi. Benim için birçok şeyi anlatan bir eserdi. Hayattaki birçok şeyi ve insanlığı çok güzel bir şekilde anlatan bir eser. Sizin de yorumlarınızı bekliyorum. Keyifli okumalar :)
Sırça Köşk
Sırça KöşkSabahattin Ali · Yapı Kredi Yayınları · 202056,2bin okunma
··
196 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.