Bazen dünya edebiyatını kendi edebiyatımızdan daha çok önemseyip orada farklı bir şeye denk gelince daha değerli bulduğumuzu düşünüyorum. Oysa Türk edebiyatı içi saklı cevherlerle dolu derin bir kuyu. O kuyudaki cevherlerden biri olup da parıltısı az sayıda insan tarafından görünenlerden birinin de Vüs’at O. Bener olduğunu anladım.
Çoğu yazar genelde aynı tarzda eser verir,biz buna onun üslubu diyoruz genelde ama bu aslında yazarın yeterlilik çapını da belirliyor bence. Bener neredeyse her tarzda öyküyü başarılı ve özgünce yazabilecek kadar yetenekli ve özelmiş meğer...Yöresel izler taşıyanı da var inanılmaz bir zihin jimnastiği yaptıranı da (ki bunlar bana Samuel Beckett’i çağrıştırdı,sanki onun Türk hali gibi. Zaten kendisini Beckett’e yakın hissedermiş)Ayrıca diyaloğun yoğun olduğu öykülerde derinliği vermek daha zordur ki bunu da gayet iyi başarıyor
Ödüllü “Dost” öyküsü ve başka öyküleri farklı dillere de çevrilmiş. “Yaşamasız” özgün bir bilinç akışıyla hoşuma giden öykülerden oldu. “Kan” ise kurgusu ve dilinin birleşimiyle en özgün gelenlerden. “Monolog” da ayrı hoşuma gitti.
Bu arada yakın arkadaşlarından biri Oğuz Atay’mışTutunamayanlar’daki Sülayman Kargı karakterini Bener’i düşünerek yazdığı söyleniyor.
Sonuç olarak böyle özgün ve özel bir yazarla tanıştığım için çok mutluyum