Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

KÜÇÜK - BÜYÜK KAYNARCA Büyük Bozgunun acısını, arkasından gelecek Birinci Abdülhamîd müstesna, Üçüncü Mustafa'dan daha derin duyan hiç kimse yoktur. Bu asil Padişah, Hilâlin, liyakatsiz ellerde, haçı taşıyan eller tarafından gördüğü hakarete dayanamamış ve kahrından eriyip gitmiştir. Birinci Abdülhamîd de aynı şekilde onu takip edecek... Küçük Kaynarca muahedesiyle, Osmanlı devletinin bütün şevket ve kudretini kırmış olarak biten bu sefer, ilk Bükreş müzakerelerinde Moskof isteklerinin reddi yüzünden tekrar başlayınca, Türk Ordusunun sayıca 1'e 5 üstün bulunduğu yerlerde bile saflarımızda akıl almaz hezimetlere yol açmış; ve nihayet ikinci Bükreş müzakerelerine katılan murahhaslarımız, bu defa 1'e 5'den daha ağır şartları kabul zorunda bırakılmıştır. Ordu, kumandan, idareci, politikacı, herkes bunamış ve ahlâk ile idrak, insaf, sıfırın altına düşmüştür. Sadece, elinden hiçbir şey gelmeyen Padişah masum... Mekân, Bükreş çevresinin Küçük Kaynarca köyü... Zaman ise, İkinci Katerina ve akıllı generalleri elindeki. Rusya'ya karşılık, her bakımdan pespaye ellerde şeref ve izzeti yere düşürülen Türkiye'nin, Moskof önünde ilk felâket saati... Ruslar Küçük Kaynarca'da Türklere : — Boşuna tartışmaya lüzum görmüyor ve size söz hakkı tanımıyoruz! Evet mi, hayır mı?... Hepsi o kadar!.. Der gibi her şeyi 7 saat içine sokmuşlar ve bu 7 saat içinde Osmanlı İmparatorluk ağacının, Tuna'dan Nil ırmağına ve Dicle'den Don nehrine kadar çevreleyen gövdesini baltalamaya muvaffak olmuşlardır. 28 maddelik anlaşmanın en can yakıcı 7 maddesi: 1 — Kırım Türkiye'den ayrılarak istiklâle kavuşturulacak... (Kırım gitmiştir). 2 — Dinyeper ve Buğ nehirleri arasındaki büyük saha Ruslara bırakılacak... (Moskof'un cenup yayılış bölgesi sağlanmıştır). 3 — Azak, Yeni kale, Kerç, Kalburun kaleleri Rusya'ya verilecek... (Karadeniz elden çıkmıştır). 4 — Ruslar, Karadeniz ve Akdeniz'de ve diğer Türk sularında ve limanlarında serbestçe ticaret yapacaklar, Fransa ve İngiltere'ye verilmiş olan kapitülasyonlardan faydalanacaklar... (Batılı imtiyazı sineye çekilmiştir). 5 — Ruslar, gerekli gördükleri her yerde konsoloshane açabilecekler ve İstanbul'da devamlı oturan bir elçi bulunduracaklar... Rus konsoloslarına da Fransa ve İngiltere konsoloslarına verilen haklar tanınacak... (Vesayet altına girilmiştir). 6 — Ruslar, Osmanlı uyruğunda olan Ortodokslarla Eflâk ve Buğdan beylerinin haklarını koruyacaklar... (İç işlerimize müdahale kapısı açılmıştır). 7 — Osmanlı devleti, Rusya'ya üç taksitte ödenmek üzere 15 bin kese akçe savaş zararı ödeyecek... (Nakdi ceza da cabası). İşte, «Küçük Kaynarca» isimli, Türk'e: — Sen erken bunama» hastalığına uğramış, zavallı bir mirasyedisin!.. Haddini bil ve servetinin Rusyayı ilgilendirici fazlalarını ver! Ondan sonra da çarene bak! Şeklinde bir idam fermanı çıkaran muahede ve onun gerçek mânası!.. Bu Muahedenin zımnında, Moskof'un, ileride İstanbul kapılarında bile görüneceği ve Türk'e Haymana ovasından gayrı hiçbir vatan tanınmayacağı mânası da tütmektedir; fakat gaflet ve rehavetle tütsülü kafalar, bu mânaları hecelemekten uzaktır. O kafalarda bu kabiliyet olsaydı, Türk tarihî üzerinde bir ölçüleri olur, bir tarih (kriteryum)u sahibi olurlar, alçalma çığırımızı açan müessirleri bilirler ve tanırlar, dini nefsâniyetine uydurucu ve aşkı öldürücü kaba softa ve ham yobaz tipini tasfiye ederler, öz vatanının işgalcisi Yeniçeriyi adam ederler, (Rönesans) tan sonraki Batı uyanışının bize bir din ve Kur'ân emri olduğunu takdir ederler. Tanzimat sonrası sahte inkılâplara zemin hazırlamazlar ve Fâtih'ler, Yavuz'lar eliyle temeli atılmış muazzam imparatorluğu, gerçekten «Devlet-i Ebed müddet» halinde bugüne devr ve teslim ederlerdi. İşte Moskof, Küçük Kaynarca muahedesiyle, bizim bu mânalara kavuşmamızı önlemek yolunda, tepemize, bir nevi vekili geçindiği Batı ve Hristiyanlık dünyasının yumruğunu indiren can düşmanımız, vücut hikmeti rakibimiz olduğunu göstermiş bulunuyor ve bu gerçeği Yavuz Sultan Selim'in torunlarından Üçüncü Mustafa o kadar derinden seziyor ki, Yavuza eş olması imkânsız yüreğinin çatlamasını önleyemiyor. Büyük bozgunda, «Giray» künyeli bazı Kırım hanları ve arkalarında allak tatarlar, aşağı yaratılışlıların her zaman düşkünlere yaptıkları gibi, bize oynamadıkları oyun bırakmamışlardır. Ahmed Cevdet Paşa merhum, Tarih'inde, bu dâvayı yana yakıla anlatır. Hele aralarında «Şahingiray» adlı bir habis vardır ki, dinine köküne, vatanına ve bayrağına ihanette bir tanedir. Evvelâ Girayları, lâkaplarından başlayarak kısaca gözden geçirelim : 15. Asrın ilk çeyreğinde Hacıgiray... Babası 7 kuşak sonra Cengiz Han'a varan Gıyaseddin Sultan... Giray oymağında büyütüldüğü ve emzirildiği ve bu oymak reislerinden bir sofinin hac dönüşünde doğduğu için Hacıgiray diye isimlendiriliyor ve ondan sonra «Giray» tabiri Kırım hanlarına alem oluyor. Hacıgiray'dan sonrası hep giray... Buna «Gerey» diyenler de var... Mengeligiray : Hacıgiray'ın yerine geçen oğlu... Kırım'ı Fatih Sultan Mehmed'e bağlayan, onun emir ve iradesine geçen ve Karadenizde bazı kalelerin fethine memur edilen ikinci Giray... «Kalgay», yani bir nevi veliahtlık ve sultan kaymakamlığı mânasına gelen tabir de Mengeligiray'dan kalma... Bir cenge çıkarken, ona «Kırımda kaymakam olarak kim kalacak?» diye sormuşlar... O da «oğlum Mehmedgiray kalsın:» diyeceği yerde, kendi şivesiyle «Mehmedgiray kalgay!» demiş... Artık bütün sultan vekil ve namzetlerinin unvanları «Kalgay»dır... Saadetgiray: Mehmedgiray'ın hanlığından sonra, sıra, kardeşi Saadetgiray'da... Yavuz Sultan Selim'in sevdiklerinden... Son yıllarını İstanbul'da ve Eyyüb Sultan türbesi yakınlarında geçirdi. Giraylar arasında bazı kavgalar yüzünden Kırım Hanlığından çekilmişti. Sahipgiray : Kanunî Sultan Süleyman'ın yardımiyle Kırım Hanı... Kanunî, ona, «Sekban Akçesi» diye bir ödenek bağlıyor ve bu yeni âdet de sonuna kadar devam ediyor. Tatarları dağınık yerlerden toplayan ve Kırım'a yerleştiren, o... Kanunî Sultan Süleyman emrinde de bazı seferlere katıldı. Devletgiray: Mengeligiray'ın torunu... En büyük hususiyeti Moskova'yı 41 gün muhasaradan sonra düşürmesi, hazinelerine el koyması ve Moskof'u Kırım hanlarına haraç vermeye ilk defa zorlamış olması... Arada bazı Giray'lar daha gelip geçiyor, bunlardan Gazigiray Kerman kalesini bina ediyor ve Türk edebiyatında en sağlam kaleden daha dayanıklı, meşhur kahramanlık gazelini yazıyor: Râyete meyledeni Kameti dîlcû yerine, Tuğa dil bağlamışız Kâkül ü hoşbû yerine. içeriz düşmanı dinin Kanım su yerine... Bunlardan sonra Giraylar da eski saffet ve samimiyetlerini kaybediyorlar ve Osmanlı Hanedanına eş olarak tenperverlik, rahavet ve sefahate düşüyorlar... Cevdet Paşa : «Akvamı Tatar içine şikak ve nifak (ayrılık ve aykırılık) girmekle hariçteki âdâya galebe şöyle dursun, kendi memleketlerini idare ve muhafazaya iktidarları kalmadı. Rusyalılar bu halleri fırsat ittihaz ederek Kırım Hanlarına müteahhit oldukları cizye (vergi) bedelini vermekten imtina eder (vazgeçer) olduklarından...» Nihayet Kırım Hanlısında, Remzi Bahadırgiray, İslâmgiray, Hacı Selimgiray ve İkinci Devletgiray gibi müspet, Türk'e sadık Örneklerden sonra, iş, mahut Şahingiray'a gelip çatıyor. ' İkinci Devletgiray, Prut'ta, Baltacı ordusunun kıskaçını tamamlayıcı Tatar kuvvetleri başındadır: daha evvel görüldüğü gibi, Padişahı «Kırım gidiyor!» diye uyarmak isteyen ve Prut'da Türk - Rus anlaşmasına şiddetle karşı çıkan insandır. Fakat ne çare ki, hem Türkiye'nin, hem de Kırım'ın tereddisini durdurabilme iktidarına sahip değildir. Ondan biraz sonra da Kırım, o güzelim iklimi, Karadenizin tahtı denilmeye lâyık coğrafyası ve Giray'larının denize karşı saraylariyle Moskof'un elinde...
·
175 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.