Bir hüzün gibi yanıp sönen
Şüphe bulutu gibi bir an geciveren
Bir devrin aynalarinda yabanci
Sakli ruhlarimiza kör
Bedenlerimize nankor bir hafizadir
Gelip geçen günlerin ardından
Bir un gibi birbirine karışan
Biçimsiz korkular karışır yüreklere
Nemli gozlerle bir tül perdesi gibi
Görünen
Ve görünmeyen dünyanın inine.
Sikayet ettikçe tuğlalar ektiğimiz bir köhnemişlik
Bir gam gibi yıkar onurlarimizi
Satılığa çıkan insan ellerinde
Ve gurur baslar
aliskinca bir umursamazlıktan
Ve cehaletten beslenen
Aptal bir gülümsemeyle.
Sirayet eden bir kanser gibi
Yayıliyoruz göğsüne, dort bir yanına
Tabiatin,
İnsan olmayi nedir ayıran
Bir ruh olmadan ya da
Biraz onur, biraz da merhamet
Ne farkımız kalir hayvandan
Önümüze geleni kaparken
Düşünmeden her seyi yok ederken
Çılgınca bir denge bu insan olmak yükü
İyilik ve kötülüğün
Güzellik ve çirkinliğin
Ve doğru ile yanlışların arasında
Bir cambaz gibi yürüyoruz
Bir denge meselesi
Bir girdap gibi içine çeken
Ellerinden kurtulmak devranın
Hepimiz yalnızız
Hepimiz yalnızız
Bir an meselesi kaybet birbirimizi
Düştüğümuz kuyular dipsiz
Tutundugumuz eller çolak
Ve tum topraklar corak
Bu kurak ümitlerinde günlerin