Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

156 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Aşk bütün duyguların en bencili, hele incitildiği zaman!! .
Benjamin Constant
Benjamin Constant
(25 Ekim 1767 – ö. 8 Aralık 1830) İsviçre asıllı Fransız liberal yazardır. ***.. ders şudur ki insanın pek böbürlendiği o ruh denen şey ne mutlu olmaya yarar, ne de mutlu etmeye. İnsanın Tanrı'dan istemesi gereken vergiler ancak doğruluk, sarsılmazlık, bağlılık, iyiyürekliliktir. Sabırsızlığı alt edemeyen o gelip geçici acımaya iyi yüreklilik duygusu değil benim iyiyüreklilik dediğim. Böyle bir acıma bir ara duyulan pişmanlığın kapattığı yaraların yeniden açılmasını hiç de önleyemez.*** Arka Kapak Adolphe, Fransız edebiyatı ve siyaset felsefesinde çığır açan Benjamin Constant’ın duygusal yakınlıklar, tutkular ve arzuların modern bireyin oluşumundaki önemini ortaya koyan başyapıtıdır. Etrafını saran insanlardan ve ilişkilerden sıkılan Adolphe, aradığı aşkı Ellénore’da bulduğunu düşünür. Adolphe’ün ilgisine başlarda kayıtsız kalan Ellénore genç adamı tanıdıkça ona daha çok bağlanmaya, duygularını uluorta paylaşmaya başlar. Adolphe ise Ellénore’u *elde ettiğinde* ondan sıkılmaya başladığını hisseder. Buna rağmen Ellénore’dan ayrılamaması, aralarındaki ilişkiye kördüğüm halini almış bir trajik boyut katar. Benjamin Constant’ın özel hayatından birçok otobiyografik unsur barındıran Adolphe, kalıcı duygusal yakınlıklar kurmaktan ısrarla kaçınan yaygın bir bireysel psikolojiyi derinlemesine ele alan ilk kurmaca yapıtlardan biri. Önsözden .. insanın kendine yüklediği acı, uzaktan, belli-belirsiz, bulanık görünür, aşılması kolay bir bulut gibi. baştan başa yapmacık bir toplumun onaylaması da insana cesaret verir. bu öyle bir toplumdur ki ilkelere kurallar katar, duyguları gelenek haline getirir, rezaleti töreye aykırı görmez de ancak can sıkıcı bir şey sayar, çünkü içinde rezalet yoksa kötü bir davranışı oldukça iyi karşılar. .. sanılır ki düşünmeden kurulan bağlantılar acısız koparılabilir. gelgelelim, kopan bu bağların yol açtığı sıkıntıları, aldanmış bir gönlün şu acı şaşkınlığını, tam bir güvenin dünyanın geri kalanından ayrılmış kimseye yönelmek zorunda bırakılmışken herkese yayılan güvensizlik haline gelişini, saygının kendi üzerinde kıvrılıp, nereye konacağını bilemez hale gelişini görünce, sevdiği için acı çeken gönülde kutsal bir şey bulunduğunu sezeriz. insanın başkasına aşılayıp da kendisinin paylaşmadığını sandığı sevginin köklerinin ne kadar derin olduğunu anlarız. .. güçsüzlük denilen şey de ancak insanın kendisinde bulunan bağlılık gibi şeyleri yok etmesiyle iyi, yüce olarak bilinen her şeyi gözden çıkarmasıyla aşılabilir. ilgisizlerin, dostların alkışladığı bu savaştan insan, ruhunun bir yanı ölmüş, sevgiye meydan okumuş, güçsüzlükten yararlanmış, ahlakı sertlik için bir bahane saymakla kötüye kullanmış olarak çıkar. yaradılışının en iyi yanı ölüp gittikten sonra da bu acıklı üstün gelişten utanç duyarak yaşar ancak. İşte adolphe'ta benim çizmek istediğim levha buydu. bilmem başardım mı? hiç olmazsa bir gerçeği ortaya koymuş olduğuna inanıyorum. çünkü karşılaştığım okurlarımın hemen hemen hepsi kendilerinin de benim kahramanımla aynı durumda olduklarını söylediler. şurası bir gerçek ki yol açmış oldukları bütün acılardan dolayı duydukları pişmanlıklar arasından bilmem nasıl bir kendini beğenmişlik sızıyordu. Kendilerini tıpkı Adolphe gibi birinde yarattıkları inatçı aşkın pençesinden kurtulamamış, kendileri için beslenen aşkın kurbanı olmuş gibi göstermek hoşlarına gidiyordu. "Kimseye karşı hınç duyduğum yoktu ama pek az kimse bende ilgi uyandırıyordu. gelgelelim, insanlar kendilerine aldırmazlık gösterilince bundan alınırlar. bu aldırmazlığın sebebini kötücüllükte veya yapmacık merakında ararlar da başkalarının kendileriyle canları sıkılacağını bir türlü anlamazlar" "Söylenmeyen bir şey yine de var demektir, var olan şey ise kolayca sezilir." "Utangaçlık insanın içinde yer eden öyle bir acıdır ki, en ileri yaşımıza kadar peşimizi bırakmaz; en derin duyguları bile içimize atmamıza sebep olur; dilimizi tutuklaştırıp ne söyleyeceğimizi bilemez hale getirir ve sonunda da bizi ya meramımızı müphem sözlerle anlatmaya ya da -duygularımızı anlatamadığımız için hissettiğimiz acıdan ötürü bu duygulardan öç almak istiyormuşuz gibi alaycı bir şekilde konuşmaya zorlar." . İnsanın içinde bulunduğu koşulların pek az önemi vardır, esas olan kişiliğidir. durumları veya kişileri terk etmek boşunadır çünkü insan kendini terk edemez. içinde bulunduğu koşulları değiştirebilir ama kurtulmayı umduğu azabı gittiği her yere beraberinde götürür. insan yer değiştirmekle kendini düzeltemeyeceği gibi, duyduğu pişmanlıklara yeni kahırlar, çektiği vicdan azaplarına yeni kabahatler eklemiş olur. ....... Çok az kitabın başarabildiği kadar derin bir hüzne sevk eden, olağanüstü yazım diliyle büyüleyen ve unutulmaz kitaplardan biri olmuştur benim için
Adolphe
Adolphe
Konusu, olay örgüsü zorlamadan ilerlese de gerek Adolphe ve gerekse Ellénore nin içinde bulundukları çıkmazı; Adolphe nin iç seslerini ve yine Ellénore nin toplum baskılarını göğüsleyerek Adolphe olan hisleri.. her ikisinin de farklı nedenlerden birbirlerine bağımlı kalmaları .. Adolphe nin sonuda hep istediği ve elde ettiği özgürlük ile ne yapacağını bilememesi.. kocaman bir boşluk.. hissetmemek mümkün değil.. Sonuç Hürdüm gerçekten, ama artık kimse beni sevmemekteydi; herkes için bir yabancı hâline gelmiştim. Ölüm ki çözülememiş bir sırdır; .. öyle güvenli bir son ki bizi ne avutur, ne yatıştırır. Edebiyat severlere tavsiye ederim.
Adolphe
AdolpheBenjamin Constant · İletişim Yayıncılık · 2017329 okunma
··
2.624 görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.