Gönderi

“Siz Buna ‘İntihar’ Diyorsunuz Ama Ben ‘Cinayet’ Diyorum!”
Kuzey İrlanda Maze Hapishanesi’nde IRA militanlarından Bobby Sands ve arkadaşları açlık grevi kararı aldıklarında, Bobby Sands ile kendisini görmeye gelen rahip arasında şöyle bir konuşma geçmişti: “Ölerek ne anlatabileceğini sanıyorsun?” “Hayata saygım olmadığını düşünmenizi istemem. Yaşama, doğaya saygı duyuyorum ve özgürlüğü arzuluyorum. Ama hayatın nasıl bir şey olduğunu bilmeden yaşamaya katlanamam...” “Ama bu hiç normal bir davranış değil, Tanrı katında buna hakkınız yok.” “Bu koşullarda nasıl ‘normal’ olmamı beklersiniz ki? Bu iş buralara gelmeyecekti de ne olacaktı? Hayatım benim her şeyim. Özgürlük benim her şeyim. Buna hakkımız olduğunu düşünüyorum.” “Tek seçenek hayatını tehlikeye atmak olmamalı, bu kadar inançsız olmamalısın.” “İnançsız değilim; bu davaya sarsılmaz bir inanç besliyorum. Hayatımı tehlikeye atmak tek seçeneğim değil ama şu anda doğru olan bu. Burada öylece hiçbir şey yapmadan bekleyemem. Bunu vicdanım kaldırmaz. Hayır. Burada hiçbir şey değişmiyor. Hiçbir şey olmuyor...” “Sen zaten ölmeye karar vermişsin... Ama sırf birkaç ‘terörist’ öldü diye iktidarın geri adım atacağını hayal ediyorsan önceden ölümü kabullenmişsin demektir. Belki yirmi kişinin ölümünden sonra İngilizler pes edecekler ama bu neden senin umrunda olsun ki, sen zaten ölmüş olacaksın?” “Bizim burada ‘yaşadığımızı’ mı düşünüyorsunuz? Son dört yılı geçirdiğimiz bu cezaevinde neler yaşadık? Vahşet. Aşağılanma. Bütün temel haklarımız elimizden alındı. Hayır, bu yaşamak değil! Bu bir savaş. Ölüm kalım savaşı. Önceden ölümün kabul edildiği. Evet ölmüş olacağız. Ama bizim küllerimizden yeni bir kadın ve erkek nesli doğacak. Hatta bizden daha azimli ve daha kararlı. İnançlarımız var ve siz beğenseniz de beğenmeseniz de çok güçlüler... Sizler bizimle bir arada, insanca yaşamaya korkuyorsunuz. Barışı konuşmaya korkuyorsunuz. Siz buna ‘intihar’ diyorsunuz ama ben ‘cinayet’ diyorum, aramızda böyle bir fark var. Siz çocukken güvenli evlerinizde top oynayarak büyüdünüz; biz sürekli yakıp yıktıkları evlerimizi onarmaya çalışarak büyüdük, aramızda böyle de bir fark var... Ben çocukken bir kır koşusu müsabakasına katılmış ve birinci olmuştum. Bizi sürekli küçümseyen bütün o İngiliz çocuklarını geride bırakarak yarışmayı kazanmıştım. Bitiş çizgisini geçtiğim zaman beni tutmasalardı koşmaya devam edecektim. Koşmaya hâlâ gücüm vardı. Anlıyor musun?”
·
4 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.