Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

400 syf.
10/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Bu Yerlerde' de Mesafeler Demiryoluna Göre Hesaplanırdı.
"Bu yerlerde trenler doğudan batıya, batıdan doğuya gider gelir... Gider gelirdi..." 400 sayfalık kitap sadece tek bir günde geçen vakti anlatıyor. Fakat o tek gün hikaye içerisindeki kahramanların anılarıyla uzun zaman dilimlerine ayrılıyor. Kısacası şöyle diyebiliriz; bir gün içerisinde geçen o vakit yüz yılları göğsüne dolduruyor. Hikayemizin başlarında yer alan tilki, okuyucu olarak gelen misafirine hikaye hakkında adeta bir haberci olarak bilgi veriyor. Tilki başına gelebilecek tüm tehlikelere rağmen kendi içgüdüsel doğasını koruyarak, trenlerden atılan ve raylara düşen yiyecekleri tüm olumsuz şartlara rağmen bulmaya çalışıyor. Ne içgüdüsel doğasından vazgeçiyor ne de olumsuz şartlara boyun eğiyor o tüm tehlikelere rağmen kendi doğasını koruyor ve yaşıyor... ********************** Eserin Konusu Hakkında Kısa Bir Bilgi Hikaye'nin Arka planında Sovyet Rusya'nın siyasi iklimi gözler önüne serilmektedir. Eserin içeriğine bakmadan okumuştum. Hikaye kurgusu olarak çok iyi ilerlemiyordu. Fakat bir süre sonra aslında bu eserin iyi bir kurgu çıkarmak veya iyi bir hikaye oluşturmak amacı gütmediğini anladım. Aslında Aytmatov bir serzeniş bulunuyordu. Bu serzeniş SSCB'nin en acımasız adamı olan Stalin'e ve izlediği politikaya yapılıyordu. Fakat sadece ona isyan etmiyordu. Kendi öz kimliğini ve kendi topraklarını unutan kendi halkına da isyan ediyordu. Bu konuları pekiştirmek için öncelikle ufak bir tarihsel yolculuğa çıkmamız gerekiyor. Eseri okumuş veya okumamış okurlar için Stalin'in Kırgızistan üzerinde yaptığı politikaları kısaca anlatmak istiyorum. Tarihsel süreci anlarsak verilmek istenen mesajı daha net anlayacağımızı düşünüyorum. O halde öncelikle Stalin'in Orta Asya (Kırgızistan) politikasına bakalım. ********************** (SSCB) Stalin'in Kırgızistan Politikası Sovyet politikası Orta Asya bölgelerindeki birçok yeri kendi himayesi altına alıp o bölgeleri kendi çıkarları doğrultusunda ve bunun sonucunda başka coğrafyalara yayılmak amacıyla kullanmıştır. O dönem içerisinde Orta Asya bölgesine Rus Türkistan'ı denmiştir. Bu bölgelerden bir tanesi de Kazakistan olmuştur. Kazakistan 5 aralık 1936'da Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti olarak kuruldu. İlk başlarda özerk bir ülke olarak kurulsa da SSCB'nin güçlenmesiyle özerkliğini kaybederek tamamen SSCB'nin Birlik Cumhuriyeti himayesine girdi. 1950 ve 1960'larda Sovyet vatandaşlarının Kazakistan'a yerleştirilmesi istendi. Bu göç ettirme ültimatom ile oldu. Böylelikle bölgede etnik bir karışım meydana geldi. (Asya Coğrafyasına Sovyet kültürünü empoze etmek için kullanılmak amacıyla uygulanmış yöntemdir.) Biz buna kendi tarihimizde iskan politikası da diyoruz. Sovyet kültürünü yaymak için kullandığı bu göç sonucunda Kazaklar kendi topraklarında mülteci konumuna gelerek göçebe yaşam tarzlarını terk etmek zorunda kaldılar. Kısa süre sonra azınlık durumuna düşen Kazaklar öz kimliklerini kaybetmeye başladılar. Sovyetlerin asıl amacı o bölgedeki Kazakların kültürlerini, tarihlerini, etnik yapılarını, öz kimliklerini, millilik gibi bir topluma ait tüm kültürel mirası yok edip Slav kültürünü empoze etmeye çalışmaktı. Bunun için bir yöntem geliştirmişti. ''Eğitim üzerinden kültürel misyonerlik'' Stalin Kırgızistan'daki okullarda Kırgızca diline karşı kara propaganda yaparak Rusça dilini dayatıyor ve Rus kültürünü aşılamaya çalışıyordu. Fakat bu duruma karşı çıkan Kırgız vatandaşları vardı. Ama bir diktatör için bu aşılması gereken zor bir engel değildi! Sovyetler bu duruma direnen birçok aydın Kırgız Türkünü de idam ettirmişti. Bunların içlerinde Aytmatov'un babası da vardır. İlerleyen kısımlarda bu konudan daha detaylı bahsedeceğim. Kısacası; Stalin bu amacına ulaşmak için o coğrafyadaki tüm entelektüelleri öldürüyordu. Elbette Slav politikalarına karşı çıkan insanları durduk yere öldürmüyordu. Bunun için bir sebebe ihtiyacı vardı. Eğer bir diktatörseniz mutlaka yaptığınız her şey için bir sebep bulabilirsiniz. Stalin de bulmuştu. İftira! onun politikalarına direnen masum insanlara iftiralar atarak tutuklatıyor ve daha sonra öldürtüyordu. Böylece yaptığı katliamlar uluslararası cemiyetlerde çok fazla dikkat çekmiyordu. Not: Kazakistan hem nüfus hem coğrafi koşulları nedeniyle Sovyetler için en önemli konum olmuştur. Sovyetler için Kazakistan'ın bir diğer önemli konumu ise o bölgede kurduğu uzay üstüydü. Artık eserimizde geçen konuları ele alabiliriz. O halde gelin Aytmatov bize ne mesaj vermek istemiş hangi konulara dikkat çekmiş ve en önemlisi vermek istediği mesajda kullandığı alegorilere bakalım. ********************** Baykonur Uzay Üssü -Gerçekliği- Sovyetler zamanında kurulmuş dünyanın en büyük uzay üstüdür. Kazakistan'da 1957 Sovyetler Birliğinin uzaya gönderdiği ilk uydu bu uzay üstünde fırlatılmıştır. -Hikaye içerisinde kullandığı eleştirisi- Bu bölümde bir Sosyalizm eleştirisi görüyoruz. ''Orman Göğsü'' gezegeninde yaşayan toplumun gerçek sosyalizmi yansıttığını ve bu bilgileri, önerileri dünyaya aktarmak istediklerini söyleyen astronotlar, sözde sosyalist Rusya ve kapitalist Amerika tarafından kabul görmüyor. Çünkü sömürü düzeni bu kesimleri hala karlı çıkarmaktadır. Kapitalist Amerika'yı bir kenara bırakarak o dönem sosyalist olduğunu iddia eden Rusya yani Stalin dünya sömürüsünü itaat etmeye devam etmektedir. Ve o gezegenden gelen hiçbir bilgiyi kullanmamaktadırlar. Çünkü o gezegenden gelen bilgiler Dünya'ya ulaşırsa kurdukları diktatörlük sarsılacaktır ve insanlar bilinçlenecektir. Fakat bunu kendisini Sosyalizm öncüsü gören Stalin dahi istememektedir. Orman Göğsü önemli bir gezegendir çünkü; Aytmatov'un zihninde bu gezegen, yaratmak istediği ülke ve bu ülke içerisinde yaratmak istediği toplumun iz düşümüdür. Orman Göğsü Gezegeni kısaca; Devlet kavramının olmadığı, insanların insanca yaşadığı, savaşın ve şiddetin izinin dahi geçmediği bir gezegendir. Bu sebeple ne Stalin ne de Amerika o gezegenden gelen bilgilerin dünyaya ulaşmasını istemez. İki ayrı düşman kutbu birleştiren sebep tamamen kendi diktatörlüklerini koruma isteğidir. Bu sebeple de hikayede ortak bir uzay üstü kurup oradan gelecek bilgileri engellemek için çalışma yapar bu iki ayrı kutup. Çünkü insanların bir şeyleri fark etmesini ve uyanmasını istemezler. Aytmatov’un yüklendiği bu derdi, George Orwel’ın yazdığı 1984 eserinde geçen bir alıntı ile desteklemek istiyorum. “Bilinçleninceye kadar asla başkaldıramayacaklar,ama başkaldırmadıkça da bilinçlenemezler.” ********************** Hikaye İçerisinde Kullanılan Bir Başka Hikaye 1- Nayman Ana; Bu hikaye ile Mankurtlaşma anlatılmaktadır. Mankurtlaşma Nasıl Yapılır? Mankurt haline getirilmek istenen kişinin başı kazınır, daha sonra başına ıslak bir deve derisi örtülür ve elleri kolları bağlanır bu halde güneş altında bırakılır. Deve derisi kurudukça sertleşir ve kafa derisini gerer. Gerilen deri, başı iyice sıkar ve inanılmaz acılar vererek kişinin aklını yitirmesine neden olur. Mankurtlaştırma Nedir? Bir dış gücün içerideki egemen sınıfla işbirliği yaparak ülkenin eğitim ve kültürlerini, toplumun aleyhine değiştirerek, ulusal kimliğinden uzaklaştırma, kendi toplumuna ve kültürüne yabancılaştırma, bilincini unutturup milleti kendi değerlerine düşman etmeyi anlatan sosyokültürel bir kavramdır. Böylece Cengiz Aytmatov siyasi literatür Mankurt kavramını hediye etmiştir. Bu hikayede verilmek istenen mesaja gelirsek -Gerçekliği- SSCB o topraklarda eğitim yolu ile Mankurt vatandaşlar yaratıp kendi kimliklerini unutturup geleneklere bağlı olan halkı sindirmeye çalışmıştır. -Hikayede kullanılan eleştirisi- Bu olay Sabitcan karakteri ile mankurtlaşmayı yani insanın kendi öz kimliğinden uzaklaşması anlatılmıştır. Sabitcan hikaye içerisinde yaşadığı bölgenin dışında Sovyet yatılı okulunda okumuştur. Geldiğinde ise tamamen öz kültürünü unutmuştur. Hikayedeki bir diğer örnek ise; Yedigey'in arkadaşı Kazeke'yi gömmek için gittiği mezarlıkta karşısına çıkan askerle anadilinde değil de Rusça konuşmak zorunda kalmasıdır. Kısacası hikayede geçen Mankurt efsanesi; Toplumun nasıl kendi kültürüne yabancılaştığını ve bunun sonuçlarını gözler önüne serer. 2-Raymalı Ağa Efsanesini Aytmatov'un hikayedeki siyasi iklimden uzaklaşarak ufak bir mesaj daha vermek istediğini görüyoruz. Aytmatov bu hikaye ile bizlere aşkın insan için ne kadar sonsuz ve kutsal bir olgu olduğunu, tüm engellere rağmen uğruna savaşmaya değecek kadar değerli bir duygu olduğunu vurgulamak istiyor. Bunun yanı sıra köhne zihniyetlerin modern toplum üzerinde bırakacağı yarayı da göstermek istiyor. Aslında bizler bu noktada şunu görmekteyiz; Aytmatov bir yandan kültürel olguları savunurken ve bunların muhafaza edilmesi gerektiğine vurgu yaparken diğer yandan ise kültürel olgular içerisinde yanlış bulduğunu noktaları da eleştirmiş oluyor. Cehalet ile gelenek arasındaki farkı gözler önüne seriyor. 3-Deve Hikaye içerisinde geçen deve ile verilmek istenen mesaj; atalardan gelen gücü temsil etmektedir. Öyle güçlü bir devedir ki kendisine tüm köyü hatta dünyayı hayran bırakır. Fakat bu güç doğru kullanılmadığı için sahibinin başına bela olur. Bir zaman sonra güç kontrol edilemez olur. Bu noktada şunu görmekteyiz; güç tek başına yeterli bir kazanç değil bilakis kimi zaman zarardır. Gücün içerisinde erdemlik, mantık, sadakat, sevgi olduktan sonra güç ancak o zaman bir anlam kazanır ve bir kazanç haline gelir. ********************** Hikayede Seçilen Mekanın Önemi Hikaye Kazakistan'ın Sarı Özbek Bozkırında Boranlı Tren İstasyonunda geçer. Hikayenin tren istasyonunda başlamasının sebebi çok manidar bir sebebe dayanmaktadır. Bu noktada Aytmatov kendi yaşanmışlığından bir karaktere ve bir bölgeye bir atıf yapmaktadır. Babası bir Kırgız aydını bir öğretmendir. İstediği tek şey halkının kültürünün yaşaması ve öz kimliğini korumasıdır. Bu sebeple vatan haini ilan edilir ve kurşuna dizilir. Babasını en son gördüğü yer ise kazan tren istasyonudur. Bu sebep ile Aytmatov için tren istasyonlarının çok ayrı bir yeri vardır. Hikaye içerisinde geçen Kuttubayev Abutalip ise kendi milletinin kültürünü gelecek kuşaklara aktarmak için için yazılar yazan aydın bir öğretmendir. ********************** Hikayedeki Ata-Beyit Kabristanının Önemi Kırgızlar Sovyetler Birliğine katıldıktan sonra Stalin emriyle bir çok Kırgız Türk aydını öldürülmüştür. Öldürülen aydınlar burada yatmaktadır. Cengiz Aytmatov'un babası Törekul Aytmatov da bu kabristanda yatmaktadır. Kabristan Cengiz Aytmatov'un vasiyeti üzerine yaptırılmıştır. Kırgız asıllı aydınları vefat ettikleri yerden bu kabristana defnedilmiştir. ********************** Karakterler ve Görevleri Yedigey; Vefayı, kendi kimliğine ve kültürüne sahip çıkmayı, dostluğu, sevgiyi, sadakati, insanlığı. Kuttubayev Abutalip; Aydın ve idalist karakteri Kazangap; Geleneklere sahip çıkmayı Sabitcan; insanın kendi öz kimliğinden uzaklaşmasını (Mankurtlaşmış) Tansıkbayev isimli müfettiş; Sovyet İdeolojisi ********************** Genel Mesaj Bu eser genel itibariyle modern dünyaya yapılan bir eleştiridir. Bir bakıma Aytmatov ideal toplum ütopyasının ne olması gerektiğini ve bunun yanında müesses nizam toplumunu ve dünya düzenini yarattığı karakterlere verdiği roller ve simgeleştirmeler kullanarak ortaya böyle bir eser çıkarmıştır. Uyarı olarak ise; bir toplum bir başka toplumun himayesine girerse gün gelir ölülerini kendi mezarlarına bile gömemezler. Bir toplum kendi aydınlarına sahip çıkmazsa günü geldiğinde pişman olmak bir şey değiştirmez, devran döner kimsenin ahı kimsede kalmaz. ********************** Eser Aytmatov Türk kültürünü eserlerinde tüm dünyaya tanıtmış birisidir. Hemen hemen her eserine kültürel bir takım olgular bırakmıştır. Sadece bu yönden dahi bakılırsa aslında kendi toplumumuz için çok önemli yazarlardan birisidir. Esere gelecek olursak, tamamen arka planı içerisinde siyasi bir iklim görsek de aslında tüm eser bundan ibaret değil. Bunun haricinde ise; sevgi, sadakat, cesaret, dostluk gibi bir çok işlenmiş tema görüyoruz. Eserde önce ipleri parça parça atıyor daha sonra en beklenmedik noktada öyle bir düğüm atıyor ki tüm ipler tek bir düğümde anlam buluyor. Konu bütünlüğü sıra dışı gelse de okudukça bütünlük ve daha derin bir estetik kazanıyor. ********************** Son Bu kitabın devamı Cengizhan'a Küsen Bulut adlı romandır. Böylelikle Gün olur Asra Bedel kitabının tamamını okumuş sayılırsınız. Çünkü Öğretmen Kuttubayev Abutalip'in nasıl öldüğü ve Rus Gizli Servisi'nin çalışma yöntemlerini anlatıyor. Hikayede bu kısımlara girilmemiştir sanırım yazıldığı dönemle alakalı. (Siyasi ortamdan dolayı) Fakat daha sonra bu eser basılmıştır.
Gün Olur Asra Bedel
Gün Olur Asra BedelCengiz Aytmatov · Elips Yayınları · 200745,5bin okunma
··3 alıntı·
8,8bin görüntüleme
Bu yorum görüntülenemiyor
Büşra okurunun profil resmi
Son 50 sayfa bitirip incelemeyi okumaya gelicem inşallah
Ege okurunun profil resmi
Teşekkür ederim
Pharmacist okurunun profil resmi
Elinize sağlık. Gerçekten detaylı ve güzel olmuş
Ege okurunun profil resmi
Güzel düşünceniz için çok teşekkür ederim😊🌸
Kitaptan Dünyam okurunun profil resmi
Ellerinize sağlık 🙏🏼 İnceleme bittiğinde üzüldüm gerçekten, şu an bu romanı okumaktayım ama bazı yerler kafamda uyuşmamıştı ve sizin incelemeniz ile karşılaştım, aklımdaki tüm soru işaretleri gitti, çok teşekkür ederim 🙏🏼🪄💐😇
Ege okurunun profil resmi
Beğenmenize çok sevindim 😊🌸
1 sonraki yanıtı göster
didemkantas okurunun profil resmi
Aytmatov dan Cemile yi bayılarak okumuştum,bu kitap da okuyacaklarim arasında zaten,incelemeden sonra biran önce okuyup, üstüne incelemenizi bahsi geçen yerlere ve kurgulara göre yer yer okumak istedim...oldukça iştah kabartici olmuş
Ege okurunun profil resmi
Teşekkür ederim 🙃
Yasemin Alan okurunun profil resmi
Çok güzel bir inceleme olmus, emeğinize sağlık 🙂
Ege okurunun profil resmi
Teşekkür ederim 😊
tufvba okurunun profil resmi
Edebiyat hocası performans ödevi olarak vermişti hiçbir şey anlamamıştım ama bunu okuyunca tam olarak netleşti çok güzel özetlemişsiniz teşekkürler
Ege okurunun profil resmi
Güzel yorumunuz için çok teşekkür ederim 😊🙏
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.