Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

190 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
“İSTANBULCUNUN SANDIĞI...”
Zamana ayak uydurmaya çalışırken, unuttuğumuz değerleri, yazar, ‘İstanbul’da zamanı kaybettik, izini toza kaptırdık, dünde bıraktık anı ve unuttuk dostu yaranı..’, sözleriyle ne de güzel anlatıyor. Şair ve yazarların ilham perisi, üzerine sayısız eserler yazılmış, Orhan Veli’nin de belirttiği gibi, ‘Gözleri kapalı dinlenmesi vardır İstanbul’un.’ Bir İstanbul sevdalısı olarak ben de böyle dinledim İstanbul’u İskender Pala’nın bu anlatımıyla.. Kitabın adı, geçim derdiyle, rızık kaygısıyla memleketinden ayrılıp İstanbul’a iş bulmaya gelen İstanbulcuları ve sandıklarını, yani bavullarını ifade ediyor. ‘İstanbul’ gurbet demek olduğu için, ‘İstanbulcunun Sandığı’ da gurbetçinin bavulunda sakladığı hikâyelerden oluşuyor. Geçtiğimiz yüzyılın yarısına kadar Almanya’ya gidenlere nasıl Almancı deniliyorsa, memleketinden ayrılıp İstanbul’a çalışmaya gidenlere de İstanbulcu denirmiş. Ve İstanbulcu köyüne asla eli boş dönmezmiş. Sandığından sevdiklerine çeşit çeşit hediyeler çıkarırmış. Eskiden evlerde sandıklar olurmuş ya hani. İnsanlar manevi değeri olan eşyalarını içine koyar, zaman zaman da o sandıkları açıp maziyi yâd ederlermiş. İstanbulcunun Sandığı da işte böyle bir kitap. İskender Pala sandığını açıyor ve sandığın içinden etrafa neler neler saçılıyor: yazarın zarif kalemiyle İstanbul’un Bizanstan Osmanlıya tarihini, edebiyatını, şiirini, sanatını, şehri kuşatan bir dolu söz, eski fotoğraf, hatıra, eşya, semtleri, sokakları ve bunların hikâyesi.. Kitapta başlıkların altına yazılan İstanbul aşığı yabancı yazarların, şairlerin, ünlü düşünürlerin sözleri de dikkat çekici: ”Kedi gibi dokuz canlı olsam, bir hayatım mutlaka İstanbul’da geçerdi...” (Juan Goytisolo, 2008). ”Dünyaya yalnız bir kere bakmak zorundaysan, İstanbul’a bak!” (Alphonse de Lamartine, 1833). ”Tüm kentler zamanın erozyonuna uğrayacaktır. Yalnız İstanbul ölümsüzdür.” (Petrus Gyllius, 16. yy). İskender Pala bu eserinde Yahya Kemal Beyatlı’nın: ‘Sana dün bir tepeden baktım Aziz İstanbul, Görmedim, gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer, Ömrüm oldukça, gönül tahtıma keyfine kurul, Sade bir semtini sevmek bile bir ömre değer..’ dediği gibi, Aziz İstanbul’u anlatmış. Ama her şeyiyle, tüm eski güzellikleriyle. Kitabın sonunda da, kendisi de bir İstanbulcu olan yazarımız, 10 Ocak 1977’de İstanbul’da geçirdiği ilk günü, şehirle tanışmasını ve İstanbul’a hayran kalışını anlatmış. İstanbul’un İstanbul olduğu zamanlara bir yolculuğa çıkartarak şehrin hikayesini göstermiş. İstanbul’a dair pek çok kitabı okumaya çalışıyorum. Çok sevdiğim bu şehir hakkında her öğrendiğim yeni bilgiyle İstanbul’a merakım ve sevdam hep artmakta. Bu kitap da farklı bir okuma oldu, şehre ilgi duyan herkesin okumasını tavsiye ederim...
İstanbulcunun Sandığı
İstanbulcunun Sandığıİskender Pala · Kapı Yayınları · 2014624 okunma
·
1 artı 1'leme
·
2.288 görüntüleme
Salih Ömer okurunun profil resmi
‘İstanbul’da zamanı kaybettik, izini toza kaptırdık, dünde bıraktık anı ve unuttuk dostu yaranı..’ Çok hoş...
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.