Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Uzun Bir Şiirin Son Dizeleri'
i. "hayatı bir gömlek gibi sıyırsam mı üstümden? yüreğimde, kuyruğunu bırakıp giden bir kertenkelenin tedirginliği ya da yollar, yollar, yollar boyunca bastırıp dursam mı yarama ellerimi? o kadar kolay değil unutmak ölüm bile istemez olur adamı gün gelir son anda göze ilişen bir çiçek, uzaktan duyulan bir çocuk sesi... kan mı tutuyorum avuçlarımda? yoksa ufaladığım güllerden mi? (nerden geldi bu kırmızılık?) ölüme en uzak bildiklerimiz bir bir ölüyor. mezarlığa giden yolda ayak izlerimiz çoğalıyor. (nerden geldi bu karamsarlık?) bağırıp çağırmayı o ölülerin anılarına yakıştıramıyorum söylevleri de dinlemiyorum artık sen ölmedin, yaşıyorsunları... o ölüleri yaşatacak olanların çoğu kapılarını erkenden örtüyorlar akşamları. o kadar kolay değil kurutmak yaşlarla dopdolu gözlerini anaların yumruklarımız bir bayrak gibi dalgalansa da bakışlarımız uzak bir yerde, dişlerimiz kenetli... ölümse eşikte soluk soluğa ve nicedir silah sesleri boğuyor bu dünyanın en güzel sözlerini." ii. "her yazdığım şiiri son kez okuyup, sonra yakmak isterim ya da son bir şiir yazıp, bırakıp gitmek beynimde yaralı bir cırcır böceği var tek dileği, bir türkü daha söyleyip ölmek." iii. "yaşamayı nasıl kanıksıyorsam, ölümü de kanıksıyorum artık (başkalarının değil, kendi ölümümü) şurda bir silah patlasa, onun önüne ilk atılacak olan benim şurdan bir tren geçse, ancak beni ezer bu dünyada." iv. "belki bu, kapanan bir dönemdir hayatımda bilmiyorum belki de hayatımdır kapanan belki ölür, bir kurt olurum kırmızı bir elmanın içinde yaşarım ya da, ve taşırım o kurdu ölünceye dek yüreğimde." v. "ölümle hayatın arasında bir yer varsa ben oradayım bekliyorum, gökyüzüne doğru açmayarak ellerimi ve bilmeyerek neyi beklediğimi." vi. "sözcükler taşa dönüşüyor boğazımda ve sular akıyor dört bir yanımdan iğrendirici, bulanık herkes o sulara girip yıkanıyor güle oynaya ben mırıldanıyorum: şiir yazmayacağım artık! beynimdeki yaralı cırcır böceğini usulca elime alıyorum o bulanık sulara atıyorum" vii. "beni bir denizin kıyısına bırakın bir portakal ağacının dibine ya da ne olur, onun dallarına uzanıp kalayım belki yeniden bulurum türkümü -o yitirdiğim türkümü bütün bu sözler benim değil çünkü beni bir denizin kıyısına bırakın bir çakıl taşının içine gömün orada o zaman ölmüşsem bile ağlamayın deyin: -son türküsü ölümdü!" viii. "bir sevgilinin yüzü sızar gecenin karanlık duvarlarından benim ol, ve beni bir gecede yeniden doğur, derim ona mezarım ve beşiğim olsun rahmin bir gecede sevgilim, sabahında anam ol sana hiç dokunulmamış şiirler söyleyeyim. seni, uçurumun kenarında tutunduğum dal bileyim." ix. "geceydi. aldı başını avuçlarına. serdi sonra kucağına, bugüne dek yazdığı bütün şiirleri gün ışıyana kadar hepsini bir bir okudu. sabahtı. ki sabah yeniden başlamanın öteki adıdır çoğu yerde o, bunu da tersinden anladı kibriti çaldı, yazdığı bütün şiirlere. sonra ağlarmışcasına kendi ölümüne uzun uzun ağladı..." x. "uzun bir şiirin son dizesindeyim bir sağnağın son damları kaldı içimde bağıracak gücüm yok, fısıldasam kimse duymuyor sokaklara çıkıyorum ellerim yüreğimde benim gördüğüm şeyleri kimse görmüyor. bir nehir denize kavuşuyor düşlerimde kanım damarlarımdan sessizce çekiliyor bir şeyler sorup, yanıtlıyorum kendi kendime: -ölümün olmadığı o ülke nerde? -ölümdür, ölümün olmadığı tek ülke! uzun bir şiirin son dizesindeyim. artık yeni bir şiire başlayabilir miyim?" xi. "bitiriyorum burada bütün silahlarımı içime akıtarak beni bu hayata bağlayan halat, gitgide inceldi ve gitgide soldu yüzüm aramam gereken dostlarımın adreslerini unuttum. ay ışığı alnıma vurmuyor geceleri yıldızlara artık bakamıyorum. bitiriyorum burada bütün işlerimi görmüş gibiyim yazmış gibiyim bütün şiirlerimi bakıyorum tamamlanmış bir yapıya artık sevmiyorum dalgalı denizleri kuşların kanat çırpışları da içimi gıcıklamıyor beklemiş gibiyim yıllar boyu bulmuş gibiyim özlediğimi. bitiriyorum burada boğazımda patlamamış bir çığlık bağırmak, ağlamak yok artık uzun bir şiirin dizelerini bir bir yaşadım uzun bir şiir oldu hayatım ben niye kimselerin ağlamadığı yerlerde ağladım? kopardığım çiçeklerden niye hep kan fışkırdı? ben sokağa çıktığımda kapılar kapanır, anneler içeri çekerlerdi çocuklarını irmak aktı denize, yaprak toprağa düştü bana çakıl taşları, bana kuru dallar kaldı. bitiriyorum burada. artık hiçbir şey sorma.@ xii. "dindi türküsü yaralı cırcır böceğinin sesini arıyor şimdi, unutulmuş bir yazın kuruyan dallarında masasını topluyor, kitaplarını, sigarasını yazı makinasını kapatıyor usulca dindi türküsü yaralı cırcır böceğinin onu artık kim sorar, kim anımsar? soluk dergi sayfalarında kalmış birkaç şiiri nasılsa bir yerde su eritir, ateş yakar. dindi türküsü yaralı cırcır böceğinin bir portakal çiçeğinin koynundaydı doğumu karlarına gömülürken dumanlı bir kentin belki bundan, uzak bir denizin inleyişleri duyuldu dindi türküsü yaralı cırcır böceğinin bir yaşam boyu yarasını sözcüklerin ardına sakladı sevdi çoğu insanı, tükenircesine sevdi çoğu sevgisinde yanıldı sorarlarsa, onun karların üstüne düştüğü yerden bir portakal ağacı fışkırdı, dersin kanı özsu oldu, dallara yürüdü öldü dersin, ölümü uzun bir gülümseyişe dönüştü"
Sayfa 76 - KırmızıKedi YayıneviKitabı okudu
··
303 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.