"Sınıf arkadaşları Albert'i bir ucube olarak görüyordu, çünkü spora karşı hiçbir ilgi beslemiyordu. Öğretmenler, ezberleyerek öğrenmede başarısız olması ve garip davranışları nedeniyle onun pek zeki olmadığını düşünmekteydiler.
Albert'in on yaşındayken girdiği Luitpold Gymnasium adlı okuldaki en büyük derdi, klasik Yunanca dersleriydi. Can sıkıntısını gizlemek için yüzünde boş bir gülümseme ile sandalyesin de otururdu. Günün birinde, yedinci sınıf Yunanca öğretmeni
Herr Joseph Degenhart, orada bulunmamasının daha iyi olacağını Albert'in suratına söyleyiverdi. Einstein hiçbir şey yapmadığını söyleyerek itiraz edince, öğretmen açık bir şekilde şöyle yanıtladı: "Evet, bu doğru. Fakat sen en arka sırada oturup
gülümsüyorsun ve bu, bir öğretmenin sınıfından beklediği saygı duygusunu yerle bir ediyor."