Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Gönderi

512 syf.
·
Puan vermedi
Bir anı ve tabulara dokunmak...
Açıkçası bu incelememe zaten sathî tanıdığım Fehmi İlkay Çeçen'i kısaca tanıtıp öyle başlayacaktım ancak "Atatürk Dezenformasyonu" hakkında henüz tazeliğini koruyan bir vakıa yaşadığım için biraz daha öznel bir girizgah ile başlıyorum. Sosyal medyada eskiden çok aktiftim, artık arada bir giriyorum ve kim ne paylaşıyor biraz göz attıktan sonra işime dönüyorum. Dün de öyle yapacaktım, ta ki çok sevdiğim ve daima rahmetle andığım Azerbaycan'ın eski Cumhurbaşkanı Ebulfez Elçibey'in dâmadı Aqil Semedbeyli'nin Atatürk hakkında uydurma bir paylaşım yaptığını görene dek. Semedbeyli Îran Şâhı Pehlevî'nin Türkiye ziyaretinde Atatürk'e son derece gösterişli bir kılıç hediye edip, Atatürk'ün buna mukabil sadece bir sigara tabakasını hediye ettiğini bunun üzerine Şâhın yüzünü ekşittiğini, bunu fark eden Atatürk'ün "maaşımla aldım" dediğini rivayet eden bir gönderi paylaşıyordu. Ben de bütün hürmet ve samîmiyetimle bunun insanların seveceği türden bir hikaye olduğunu ancak sevdiğimiz her hikayenin de doğru olmadığını söyleyerek Gazi Paşa'nın Kayseri Uçak Fabrikasında üretilen bir uçağı Pehlevîye hediye ettiğine dair dönemin gazetelerinden küpurünü paylaştım. Paylaşmaz olaydım hemen vurdu-kırdı takımının siyasi organizasyonu olan MHPnin bilmem neresine MKYK üyesi olan bir müptezel, derdimin ne olduğunu, maksadımın Atatürkü küçük düşürmek mi olduğunu sordu, aslında soramadı da geveledi. Garip bir şekilde "Türk Milliyetçisi" olduğunu iddia eden bu kişiler, pek de özenli bir Türkçe kullanamıyor ve hâliyle yazamıyorlar. Meramımı kısaca anlattım ve gerçek olmayan hikayelerin asıl kişiyi silikleştireceğini ve bunun bir süre sonra o kişiyi tanınmaz hale getireceği söyledim. Fakat heyhat anlattığın onun anlayabildiği ile hudutluysa elden ne gelir? Bu türden uydurmaların iyi niyetle yapılmış olsa dahi Atatürk'ün hatırasına zarar verdiğini anlatabilirdim ama anlayamamaları konusunda ne yapacaktım? Nihayetinde günde 3 öğün slogan atarak yaşayan MHPli birey seviyemi beğenmediğini ve kendisini rahatsız ettiğini söyledi. Halbuki ne küfür ne hakaret sadece basit bir sosyal medya yalanına belgelerimi öne sürerek yalan demiştim ve seviyem beğenilmemişti üstüne üstlük rahatsız olunmuştu ve malûm son işte bir anda "Atatürk Düşmanı" oluvermiştim. Eyyüb Peygambere has sabrım tükenmiş olacak ki nükte ve istihza ile karışık, dipten bir anda yukarı bakanların seviyemi beğenmemekte ve rahatsız olmakta haklı olabileceklerini söyleyerek tartışmayı kendimce noktaladım. A'a bir de ne göreyim kendisine şimdiye kadar hiçbir hürmetsizlik etmediğim, kütüphanemde adıma ithaflı ve imzalı kitapları bulunan Aqil Semedbeyli beni engellemiş. Önemsemedim amma düşündüm. Bir yalanın yalan olduğunu belgeyle ıspat etmiştim ve bir anda üstüme üşüşen kalabalıktan Atatürk Düşmanı ilan edilerek çıkmıştım. Mühim değil çünkü "Mühim değil güceneni küseni, Allah sevmez haksızlığa susanı" dizelerini hayatıma kendimce tatbik etmek isteyen biriyim. Ne uzun bir girizgah oldu bu. Neyse bu taze hatıradan demek istediğim şey şu; Atatürk hâlâ ülkemizde bir tabudur ve dokunanı yakıyor. Fehmi İlkay Bey burayı okuyorsa bilmesini isterim ki bir ateş denizine atlamış ve belgelerle yüzmeye çalışmış. Şimdi devrim yobazları ya da kendisinin tabiriyle "Kemalist Müminler" tarafından "Atatürk Düşmanı", dîni sığ idrakleri içerisinde hapseden muataassıp yobazlar tarafından da "Atatürk şakşakçısı" ilân edilecektir. Fakat ben şu eserini göz önünde bulundurarak kendisinin zengin bir kaynakçaya bağlı araştırmacılığını, kıyas edebilen parıltılı zekasını tebcil edeceğim. Atatürk'ü bir bütün olarak ele alıp zaman içerisindeki pragmatik hareketlerinin ve söylem değişikliklerinin de hangi saiklerle olduğunu ortaya koyduğu için de, her şeyi, her ileri hamleyi kendileriyle başlatan devrim yobazlarıyla kendisini dindar sanan dinci mutassıp yobazların yalanlarını, iftiralarını, uydurmalarını, tevillerini ortaya hiç çekinmeden sürdüğü için de ayrı ayrı tebrik edeceğim. Eserde Atatürk'ün dîni görüşlerinin kendisiyle Allah arasında şahsî ve mahrem bir şey olmakla iktifa edilemeyeceği çünkü Atatürk'ün vicdanındaki öznel değerlendirmeden çıkıp bir devlet politikasına dönüştüğü güzelce özetlenmiş. Yalnız Atatürk'ün Selçuklu ve Osmanlı'nın çöküşünü din toplumuna bağlamaktaki süreci bence daha detaylı anlatılmalıydı. Şöyle ki Atatürk çocukluğundan itibaren dini tazyik, cebirle bir korku unsuru olarak kullanan kişilerden daima ikrah etmiş ve bunun psikolojisine aksetmesi Batılı Materyalist yazarlarla tanışmasından çok daha evveline rastlamış. Bu kısım da işlenip süreç daha erkene çekilip o kısımlar icin daha çok hâtırattan yararlanılabilinirdi. Atatürk'ün aşamalı devrim stratejisi de onu sadece bağımsızlık savaşının sembolü millî kurtarıcı olarak halk nezdinde dinden ayrı bir yerde konumlandırıyor. Bu konuda Independent Türkçede de yer alan şu değerlendirmeyi belirtmek istiyorum. Atatürk "Marksist-Leninist muadillerindeki toptan imha ve savaş açma hatasını tekrarlamamış; ustaca dini kontrol altına alarak yönetmeyi yöntem edinmiştir." Bu da eserde gayet sarih kendine yer bulabilmiş. Bunun haricinde övücüleri ve sövücülerinin mantığa aykırı aşırılıkları da alıntılarla eseri daha da kuvvetlendirmiş. Bugün Atatürk'ü içerisinde Atatürk'e ait olmayan şeylerle övüp oradan parsa toplayarak ekmek yiyen Eriş Ülgen, Yılmaz Özdil, Sinan Meydan takımıyla ve Atatürk'ün yatak odası odasına varıncaya kadar giren, dilini her halta hudutsuz uzatan Kadir Mısıroglu, Mısto Armağan ve dindar bir kadıncağız olan annesi Zübeyde Hanıma küfrederek kadar iler gitmiş olan Hasan Akar takımını birbirinden farklı görmüyorum ben. Yukarıda bahsini ettiğim birbirinden beter takımlara mensup değilseniz zevkle okursunuz bu eseri eğer öyleyseniz geçmiş olsun temennilerimi kabul ediniz....
Atatürk’ün Kaleminden Yaratılış ve Din
Atatürk’ün Kaleminden Yaratılış ve DinFehmi İlkay Çeçen · Yüzleşme Yayınları · 202139 okunma
·
586 görüntüleme
Mehmet Emin Alperen Kılıç okurunun profil resmi
Saflarını sıklaştıran gördüm mü hemen uzarım. Bilirim çünkü kavga edilecek. Birileri hak birileri batıl olacak. Birileri put avına çıkacak birileri avcıları avlayacak. Teşekkür ederim, izanına sağlık.
İçtihat ve Telakki Azası okurunun profil resmi
Rica ederim. Ben de kavganın fikri olanından dâhi pek hazzetmem gerçi 16-20 yaş arası her şeyi saatlerce tartışabilir haklı çıkma hazzına saatlerimi feda edebilirdim. 22den sonra "Aptalla tartışma çünkü dışarıdan size bakan kimin daha aptal olduğunu anlayamaz" gerçeğinin farkını kanıksadım. Artık yalnızca şahsına, bilgisine, kültür birikimine hürmet ettiğim kişilerle enine boyuna tartışıyorum o da haklı çıkmak için değil, en doğrusunu bilebilmek için. Malûm kesimin cehaleti örgütlü olmasa hiçbir şeyi umursamayacağım.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.