Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Dimitri hikâyenin sonuna doğru ilgisizleşmeye başladıysa da saygılı bir oğuldu. Belli etmedi. Bu uyduruk hikâyesine inanacak değildi. Hem zaten taşın bir işe yaramadığı dedesinin bunca zamandır süren icraatlarından da belliydi. Taşa yeniden baktı; mavi damarlı taş parçası üzerindeki dualar ve haçla bir tür saygınlık yayıyordu. Yavaşça cebine atarak evden hızlı adımlarla uzaklaşmaya başladı. Manastırın dışında geçirdiği her saat üzerinde bir kirlenmişlik hissi uyandırıyordu. Cebindeki taşı bir daha yokladı. Dedesinin yatağı ve günahlarıyla kirlenmiş bu taşı manastıra götürmek çirkindi. Kurtulmalıydı ama üzerinde dualar yazılı bir nesneyi dereye fırlatmak da içinden gelmedi. Birden karşısında köyün demircisi Stephan’ı buluverdi. Çocukluk arkadaşı, beraber bahçelerde koşuşturup ağaçlardan meyve çaldıkları arkadaşıyla arasına manastırın dünya dışı kutsallığı girivermişti. Stephan ona başka birisi gibi davranıyordu ne zamandır. “Stephan sana bir hediye vermek istiyorum.” Cebinden taşı çıkarıp şaşkın demircinin avuçlarına bıraktı. “Öylesine bir taş değil. Bak üstünde dualar yazılı. Moğolların yerle yeksan ettiği Kiev’deki Aziz Vladimir Kilisesi’nden bir hatıra bu. Sende kalsın. Uğur getirir.” Stephan bir bu beklenmedik hediyeye bir de Dimitri’ye baktı. Okuma yazma bilmiyordu elbette ama değerli ve kutsal bir nesneyi hemen tanırdı. Taşı öptü. Bahar kokusu yakınlarda bir yerlerde tomurcuklanan kayınların mırıltısını ta manastıra kadar ulaştırıyordu.
Sayfa 91 - Dobruca, 1428Kitabı okudu
26 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.