Gönderi

Gecenin ardından gün doğmazsa?
Standartlar çerçevesinde yaşadığımız şu dönemlerde acelesi olmayan hiçbir insana rast gelmedim. Mutfaktan salona gidenden tutup, ofisten bakkala inene kadar herkesin hayat telaşı ayaklarına vurmuş. Gün içi yorgunluğu yastığa kafayı koymadan atanlarla, ağrı kesici ve biraz erken bitirse ev ödevlerini rahatlayacağı hissini taşıyan ebeveynlere kadar düşündüm. Sohbetlerimiz yok oluyor. Dedikodudan ileri gitmiyor telaşlarımız. Zamanında bir söz okumuştum, ‘değersiz kalabalıklar yerine kaliteli yalnızlığı seçerim’. Diyorum ya yetişemiyoruz ne kadar koştursak da. Ertelediklerimiz birer ilmek gibi boğazımıza geçerken ve görmezden geldikçe gerçekleri dolanırken ayaklarımıza ömür gidiyor. Yaş alınca bir üslupla beraber karakterimiz de güzelleşirdi. Alttan alır, hoşgörüyle hareket ederdik. Maalesef zihnim yoruluyor bu hareketliliği kaydetmeye. Neresinden tutarsam, elimde kalıyor hayatın telaşlı insanları. Biz, güzel kültürümüzü kaybediyoruz. İnancımızı zedeleyip, umutla yeşerecek her birşeyi mahvediyor ve yola devam ediyoruz önemsemeden. Yarınlar? Çocuklarımız? En önemlisi vatanımız? Miraslarımız? Hepsi kocaman soru işareti.. Öz eleştiri yapmadan varılmaz. Herkes kendi kapısının önünü süpürse dünyada çöp kalır mıydı? Önce kendimizden başlamalı. Ne mi yapabiliriz? Ailemizdekilerle zaman geçirerek. Kaliteli sohbet ederek. Herhangi bir akrabamızı arayıp hal hatır sorarak. Aylardır küs olduğumuzu arayarak. Arkadaşımıza merhaba diyerek. Dünya giderek kötülükle taşıyor ve iyilerin elleri cebinden çıkmadıkça da galibiyet onlarındır! Ve inanıyorum ki, herkes düzelmek isterse toplum da iyi olur insanlar da.. Gecenin içimize kapkara çöküşü olmasın bu yazı. Birilerine şifa, derman, güzellik katsın. Saygı, selam ve dua ile. Sy
·
99 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.