Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

BEN'İN KENDİNİ İDRAKI...
- "Ben, kendim, şuur, akıl" diyoruz, bunlar aynada varlık ispatını göstermek gibi, farkında olunacakların varlık zaruretini gerekli kılan, kendi "farkında olan" varlığını o zarurete bağlı gören anlayış açısından bakıldığında, şahsiyeti tasavvurdan ziyade, varlığı idrak, sirayet ve ihatada arayan anlayıştır... "Farkında olunan"a dağılış ki, onun mücerretleşmesi boyunca mücerretleşen "ben, kendim, şuur, akıl, ruh"; ve "farkında olan" da mücerret bir şahsiyet. "Her şeyden önce kelâm vardı!" hikmetine, "farkında olunan" ları kaybedesiye bir tecrit içinde, onları sadece kelimelere teslim eden ve bunu âdeta varlığın var olduğunun ispatının son tutamak noktası sayan bir eriş; şu şekilde ki, her şeyden sonra kelâmın kalması, "farkında olan"ın KELÂMÎ oluşunu gösteriyor. İşte başı ve sonuyla böyle bir bütünlük içinde gayb olan "farkında kişi" ve "farkında olunan", yâni şahsiyet ve topyekûn varlık, son tutamak noktası diye kelâmda, onun da özü olarak şiirde, mevcut ve hakikat oluyor. İşin doğrudan şiire âit meseleleri bir yana, "şahsiyet" ve "farkında olan" yerine "şiir"i koyan anlayış budur; şahsiyet ve şahsiyet olduğu kadar nesne ve nesneleştirmelerinde "gayb" olmuştur. "Gayb"ın nitelenişi, hakikati, ona yakınlık ve uzaklık dereceleri, ne dersen de "ben'in kendini idrak"i meselesinin hep ortada duruşu vesaire bir yana, Fuzulî'nin mısraı işin dar ve geniş mânasını hakikatiyle perçinliyor: - "Ben kimim, sakî olan kimdir, mey dostları kimlerdir?"
Sayfa 73 - 74, 2.Levha, -Erkek ve Kadın- (Erkek ve Kadın), İBDA Yayınları-Kitabı okudu
·
115 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.