Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Bir televizyon programı hazırlamak için 1975 yılında Bursa'yı gitmiştim. Muradiye'deki şehzade türbelerini gezerken bahçede, eski mezarlar arasında, bir hazin manzara dikkatimi çekmişti: Bazı kabirlerin başucu taşlarından kırılan, koparılan 30-40 civarındaki fes, kavuk, sarık yerlere atılmıştı. Hüzünlenmiş, yanı başımdaki yaşlı bir Bursa sevdalısına sormuştum: “Nedir bunlar efendim? Bu, başucu taşlarından koparılan kavukların, sarıkların, feslerin buralarda işi ne?” Derin bir hüzünle söyledikleri, anlatılmaz bir yobazlığın vahşetlerindendi: *... Şapka inkılabından sonra Bursa'ya yeni bir vali gönderildi. Şehirde, şapka inkılâbı dolayısıyla toplantılar yapılmaya başlandı. Geriliğimiz; fese, sarığa, kavuğa bağlanıyordu. Yeni valimiz bir yetde, kendisini dinleyenlere öfkeyle bağırmış: 'Biz boşuna mı şapka inkılabı yaptık? Nedir o mezar taşlarınızdaki fesler, sarıklar, kavuklar? Biz artık dirilerimizin başında da ölülerimizin taşında da o çirkinlikleri görmek istemiyoruz! Kaldırın ortadan o gerilik alâmetlerini! Gözüm görmesin!' demiş. İşte gördüğünüz bu kavuklar, bu sarıklar, o emirden sonra ucun ucun kırılmaya, öteye beriye atılmaya başlandı. Şimdi bu bahçede gördükleriniz, bazı hayır sahiplerinin toprağı gömmeye, kuyulara atmaya kıyamadıkları parçalardan bazılarıdır! Yâni burada gördükleriniz, şapka inkılâbımızın kurbanlarındandır!” Dinlediklerim beni sarsmıştı. Bir daha anlamıştım ki yobazlığın her türlüsü, yağlanmış ve boğazımıza geçirilmiş bir cellat urganıdır.
·
95 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.