"Yolun bir kenarında, mahpus kalarak seyrettiğimiz dakikalarda gitgide daha fazla bir uyanıklıkla düşünmeye ve görmeye başlayan hayalimiz, Kafkasya'ya, büyük Turan kapılarına, eşiklerine doğru uzayan yollarda yine böyle bir cereyanın akıp gittiğini fark ediyor. Bir diğer cereyan, Irak'ın ebedî bir şehrayine benzeyen yıldızları altında, cenup iklimlerine doğru süzülüp gidiyor. Bir diğeri Mısır yollarında, daha bir başkası, Aden yollarında aynı sessizlik, aynı tevekkül, aynı sarsılmaz, kırılmaz ruhuyla yürüyor, ilerliyor. Onlar kimlerdi? Bunlar ve onlar, binlerce senedir muharebelerin bir ateşinden diğer ateşine koşanlardı, Türklerdi!"