Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Ekonomi Neden Batık?
Hollandalılar finans sisteminin güvenini tam olarak nasıl kazandılar? Birincisi, kredilerini zamanında ve tam olarak ödemek konusunda çok titizlerdi, bu da kredi verenler açısından durumu daha az riskli hâle getiriyordu. İkincisi, ülkenin hukuk sistemi bağımsızdı ve bireysel hakları, özellikle de bireysel mülkiyet haklarını sıkı koruyordu. Sermaye, bireyleri ve onların mülkiyetini korumayı garantilemeyen diktatörlüklerden uzaklaşırken, hukukun üstünlüğünü, bireysel mülkiyeti el üstünde tutan ülkelere akıyordu. Başarılı Alman finansçıların olduğu bir ailenin oğlu olduğunuzu düşünün. Babanız işini büyütmek için bir fırsat görerek Avrupa'nın büyük şehirlerinde şubeler açmayı planlıyor. Sizi Amsterdam'a, kardeşinizi de Madrid'e yollayarak ikinize de yatırım yapması için 10 bin altın veriyor. Kardeşiniz parasını Fransa'yla savaşmak için ordu kurmaya hazırlanan İspanya Kralı'na yatırırken, siz de Hudson nehri büyük bir ticaret yolu hâline gelince emlak değerlerinin yukarılara fırlayacağı beklentisiyle Manhattan adı verilen ıssız bir adanın güney ucundaki bir çalılığa yatırım yapmak isteyen, Hollandalı bir tüccara veriyorsunuz. İki kredinin de bir yıl içinde geri ödenmesi gerekiyor. Bir yıl geçiyor, Hollandalı tüccar satın aldığı araziyi kârlı bir şekilde satarak paranızı söz verdiği faiziyle birlikte geri ödüyor, babanız durumdan memnun. Öte yandan Madrid'deki kardeşiniz sıkıntıda. Fransa'yla yapılan savaş İspanyol kralı için iyi gidiyor fakat şimdi de kendisini Türklerle bir çatışmanın ortasında buluyor. Elindeki son kuruşu bile bu savaşı fınanse etmek için kullanması gerekiyor ve eski borçlarını ödemektense bunu tercih ediyor. Kardeşiniz saraya mektuplar yazıyor, mahkemelerde tanıdıkları olan arkadaşlarından devreye girmelerini istiyor ama bunlardan bir sonuç elde edemiyor. Kardeşiniz sadece beklediği faizi elde edememekle kalmadı, anaparasını da kaybetti, babanız da bu durumdan hiç memnun değil. Tüm bunların üstüne kral kardeşinize bir maliye uzmanı göndererek açık açık söylemese de derhal aynı miktarda bir ödeme daha yapılmasını istiyor, kardeşinizinse verecek başka parası yok. Babasına mektup yazarak, kralın bu sefer durumu toparlayacağına ikna etmeye çalışıyor. Ailenin reisinin küçük kardeşe zaafı var ve bu yüzden çok istemese de teklifi kabul ederek tekrar 10 bin altın gönderiyor, ama bu altınlar da İspanyol hazinesinde kaybolarak bir daha da geri dönmüyor. Bu esnada Amsterdam'da her şey yolunda. Siz Hollandalı tüccarlara kredi veriyorsunuz, onlar da zamanında geri ödeme yaparak daha fazla para kazanmanızı sağlıyor. Şansınız sonsuza dek sürmüyor elbette. Her zamanki müşterilerinizden biri, ahşap takunyaların yeni moda çılgınlığı olacağı yönünde bir hisse kapılıyor ve Paris'te bir ayakkabıcı açmak için sizden kredi istiyor. Ona krediyi veriyorsunuz ama maalesef bu takunyalar Fransız hanımlar arasında tutmuyor ve keyfi kaçan tüccar kredisini geri ödemeyi reddediyor. Babanız çok kızgın ve ikinize de artık avukatları olaya dahil etmeniz gerektiğini söylüyor. Kardeşiniz Madrid'de İspanyol kralına dava açarken siz de Amsterdam'daki sözde tahta ayakkabı sihirbazına dava açıyorsunuz. İspanya'da mahkemeler kralın emrinde, eğer onun hoşuna giden şeyleri yapmazlarsa görevden alınmaktan ve cezalandırılmaktan korkuyorlar. Hollanda'daysa mahkemeler ayrı bir devlet organı ve ülkedeki burjuvaziye veya prenslere bağlı değil. Madrid'deki mahkeme kardeşinizi dışarı atarken, Amsterdam'daki mahkeme sizi haklı bularak takunya tüccarının varlıklarına ipotek koyup size geri ödeme yapmaya mecbur bırakıyor. Babanız dersini almış durumda. Krallar yerine tüccarlarla, yani Madrid yerine Hollanda'yla iş yapmak daha iyi. Kardeşinizin çileleri bu kadarla da kalmıyor. İspanya kralının ordusunu besleyebilmesi için daha fazla paraya ihtiyacı var, babanızda nakit para bulunduğunu biliyor ve kardeşinize karşı uydurma bir ihanet suçlaması yöneltiliyor. Eğer derhal 20 bin altın daha verilmezse bir zindana atılacak ve ölene kadar orada tutulacak. Babanızın sabrı taşıyor, biricik oğlu için bu fidyeyi ödüyor ve bir daha asla İspanya'yla iş yapmamaya yemin ediyor. Madrid şubesini kapatarak kardeşinizi Rotterdam'a yolluyor. Hollanda'da ikinci bir şube kulağa iyi gelen bir fikir; hatta İspanyol kapitalistler bile paralarını ülkeden çıkarıyorlar çünkü onlar da paralarını koruyabilmek ve daha fazla kazanabilmek için hukukun üstünlüğünün tesis edildiği ve bireysel mülkiyete saygı duyulan Hollanda gibi yerlere yatırım yapmaları gerektiğini anlıyorlar. Böylelikle, İspanya kralı tüm yatırımcıların güvenini kaybederken Hollandalı tüccarlar güven kazandılar. Hollanda İmparatorluğu’nu kuranlar, Hollandalı tüccarlar oldu. İspanyol kralı mutsuz bir halka daha da ağır vergiler yükleyerek fetihlerini finanse etmeyi sürdürdü. Hollandalı tüccarlar fetihleri kredilerle finanse etti ve kârının bir kısmını ortaklarına dağıtan şirketlerinin hisselerini satmaya başladılar. İspanya kralına asla parasını vermeyecek olan ve Hollanda devletiyle bile iş yapmaktan çekinecek temkinli yatırımcılar, yeni imparatorluğun belkemiği olan bu Hollanda anonim şirketlerine memnuniyetle yatırım yaptılar.
Sayfa 315Kitabı okudu
·
32 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.