"Bilirsiniz bu doktorları." İnsanlarla birlikte bulunma dediler. Yalnız kalma dediler. Üzülme dediler. Sevinme dediler. "Fakat hiç belli olmuyor. Aslan gibi adamlar devrilip gidiyor da biz, kör topal idare ediyoruz işte. Zahmete alıştık; onsuz yapamıyoruz. Ben de doktoru dinlemiyorum albayım. Bir sigara verin bana." Albay sevindi; kırmızı çiçekli sigara kutusunu açtı. Sermet Bey de yaktı, titreyen elleriyle. Sen bütün emekli albayların ümidisin Hikmet. Sen de, 'Bir sigara versene,' diyen askerlik arkadaşın gibi olursan, ne yapar bunca titreyen el? (Allah göstermesin.) Sen daha gençsin, bir yolunu bulursun. "Söndü galiba." Bir kere de sen yak, Hüsamettin Albayım. Nedir bu başımıza gelenler?"