Hani bazı kitaplar vardır, sırf kitap daha fazla satış yapsın diye kitapla alakasız absürd ve dikkat çekici başlık kullanırlar, ancak siz kitabı okudukça başlıkla hikayenin uyumsuzluğuna dem vurursunuz ya, heh, işte bu kitap o bildiğiniz kitaplar gibi çıkmayacak.
Dün akşam, Kim Milyoner Olmak İster programında bir soru soruldu, Tepeden tırnağanın kelime anlamı nedir diyordu soru da, işte bu kitap tepeden tırnağa delilik bütününün yazıya dökülmüş hali.
Yazar
Mine Söğüt kanayan yaramız kadın cinayetine kurban gitmiş ve psikolojik şiddet gören bütün kadınların kimliğine bürünerek haykırıyor bize, bir insan nasıl delirir, 21 öykü ve 21 kadının gözünden anlatıyor.
"Kırk yaşında bir adamın uzun, upuzun boyu, hafif kırlaşmış saçları ...
çapkın gülüşünü gölgeleyen o gri bıyıkları ...
ışıklı bakışları ...
on beş yaşındaki bir kız çocuğunun aklını başından almamalı.
Almamalıydı ...
Keşke almasaydı..."
Bazen ipin ucunu kaçırıyor ve feministliğin doruklarında geziyor, bir erkeğin yaptığı kötülüğü bütün erkeklere yansıtıyor. Biraz yazarın röportajlarını izledim, köşe yazılarını okudum da ona göre dünyada ki bütün erkekler hasta ruhlu, sapık, güvenilmez, katil ruhlu (babası dahil).
Tamam, tanımadığın erkeklere bu bakışla yaklaş ancak içinden yaklaş, ancak yazarımız biz tüm erkeklerin yüzüne bas bas bağırıyor hepiniz sapık aşağılık yaratıklarsınız diye. Bu arada konu feministlikten açılmışken keşke bu kavramı erkek düşmanlığı gibi değil de
Mina Urgan gibi yaklaşsalar bu konuya.
Zaten Mine hanım bu kadar hastalıklı paranoyalara kapılmamış olsa bu kadar sarsıcı bir kitap yazmazdı. Kitap baştan sona kan kusuyor erkeklere.
Başlıkta belirttiğim karı koca delirmiş bunlar dediğim diğer isim ise , Mine hanımın eşi
Bahadır Baruter . Hatta eşinden daha psikopat diyebilirim çünkü kitap için yapmış olduğu çizimler normal bir insanın hayal edeceği şeyler değil. Çok rahatsız edici boyutlarda olanı bile vardı, kitabı satın alacaklar ne ile karşılaşacaklarını bilmeleri açısından kitap içerisin de ki bir tane görseli paylaşıyorum;
resimyukle.io/r/LSeCbvpGKF
Kitabın içerisinde beğendiğim öykülerde oldu, hiç beğenemediklerimde. Dediğim gibi Mine hanım güzel bir yaraya değinmiş ancak iki hastanın birini iyileştirip öbür hastanın ölümünü hızlandırmış sadece.
Son olarak sizi yazarın anlatım dili ile baş başa bırakıyorum, kitapla kalın.
"Bu şehir yüzyıllardır erkektir ve kadınları sevmeyi bilmez.
İşte bu yüzden, bu şehirde ben her gün kendimi defalarca öldürürüm. Bomba olur patlarım; kulesinden, köprüsünden aşağı atlarım. Elimde bir bıçak her yerime saplarım. Tavandaki bütün ipler kendimi asmam için sallanır. Arabalar önlerine atlamam için yol alır. Denizinde, lağımında, çöpünde kimliksiz cesedim. Kimsesizler mezarlığında daracık çukurlara sığar dev cesaretim." Yky Sy 171-72