Bu kitabın modern toplumu eleştiren bir tarafının olduğunu düşünüyorum. Yazar sadece toplumdan uzak izole bir adada geçen ürkütücü bir macerayı davetsiz bir misafirin gözünden anlatmakla kalmayıp hayvan ve insan kavramları arasındaki fark ve benzerlikleri irdeleyip bu iki kavramı ters yüz ederek okuyucularına insanlaşan hayvanların hikâyesini anlatmakla beraber hayvanlaşan insanları da anlatmış. Kitapta olaylar ilerledikçe öyle bir noktaya geliniyor ki bu iki kavram iç içe geçiyor ve sınırlar ürkütücü bir belirsizlik kazanıyor. Bu belirsizlik ise okurlar üzerinde çarpıcı - adeta soğuk bir duş almak gibi - bir etki bırakabilir.
Bence içimizdeki hayvandan fazla olan şey her neyse, insanların gündelik kaygıları, günahları ve sıkıntılarında değil; orada, maddenin engin ve sonsuz kanunlarında, avuntuyu ve umudu bulabilir. Umarım öyledir, yoksa yaşayamam.
Ve hikayem böylece, umut ve yalnızlık içinde bitiyor.
Edward Prendick