Gönderi

Harem Ağası ve Pala (+18)
I. SUNUŞ …Aman efendim, aman …Bu hikâye pek yaman …Duyan nasihat alsın …Zamanlar eski zaman. II. PALA VE SULTAN Padişah’ın sarayında biri Adını herkesin unuttuğu Bıyıklarından dolayı “Pala” dedikleri Saraydaki Harem’in hizmetkârı İri yarı, sanki insan azmanı Eli her işe yatkın, her işin uzmanı Yıllardır Sarayda çalışır durur, Valide Sultan'ın en büyük hayranı. Onun aşkıyla kudurur. Her gün gizlice gözler Sultan’ı Öpmek, yalamak ister canı Öyle memeleri var ki Sultan’ın, Çok hoşuna gidermiş Padişah’ın. / …Aman efendim, tarife ne gerek? …Her birisi birer karpuz mübârek. …Yürür iken sağa, sola sallanır …Görenin eli ayağı dolanır. III. HAREM AĞASI VE PALA Harem Ağası Pala’nın en iyi sırdaşı Hem de çocukluktan beri arkadaşı Saraya Pala’yı o aldırmış Pala onun yanında saygıda kusur etmez, Ama yedikleri, içtikleri ayrı gitmez. Pala bir gün demiş ki Harem Ağası’na: “Biliyorsun ben Sultan’ı pek beğenirim Onun için istese canımı bile veririm / …Şu Sultan'ın göğüslerini koklat …Elbise diktireyim sana kat kat. …İstersen tüm altınlarım senindir …Yeter ki sen bu dostunu sevindir. / Ne olur sadece bir saat Bir yolunu bulup da Şu Sultan’ı bana yalat.” Harem Ağası önce kızmış köpürüp Sonra kabul etmiş biraz düşünüp. “Bir yolunu bulurum” demiş Pala’ya. / …“Gönlünden geçenleri oldu farzet …Sen yeter ki altınları hazır et.” IV. HAREM AĞASI VE HEKİM Ağa hemen tanıdığı bir hekime gitmiş İki losyon hazırlamasını istemiş Biri kaşındırsın, biri iyileştirsin. Hekim birkaç gün sonra hazırlamış İki şişede vermiş losyonları. Saraya dönünce Ağa Doğruca gitmiş Sultan’ın hamamına Gözetlemiş önce sağı solu Sultan'ın banyodan sonra giyeceği sütyene Gizlice sürüvermiş losyonu. / …Sultan çıplak tenine giyince sütyenini …Birden kızarıp yanmış, hemen kaşınmış teni. …Koca koca memeler, kaşı kaşı bitmiyor, …Mübarek kaşımaya sanki tırnak yetmiyor. …Duramamış yerinde kaşıntıdan, acıdan …İçi bir tuhaf olmuş sıkıntıdan sancıdan. …Ülkenin dört yanından hekimler çağırmışlar …Ama onlar da buna çare bulamamışlar. …Ne merhem, ne de ilaç kâr etmemiş Sultan’a …Böylelikle iş düşmüş bu Harem Ağası’na. V. HAREM AĞASI VE PADİŞAH Ağa huzura çıkıp demiş ki Padişah'a: “Hünkârım, Sultan’ımızın dermanı bendedir Bir tanıdığım var, kendisi çok efendidir Biraz iri yarı, biraz kalın kafalıdır Ama tükürüğü ve salyası şifalıdır, Saray hizmetkârlarından Pala, Bir saatte iyileştirir Sultanımızı yalamakla” Padişah önce hiddetlenip kızmış, Sonra ayağa kalkıp bağırmış: / …“Sen ne dersin bre zındık? …Biz de seni adam sandık …Tiz zindanlara atıla …Yüz tane kırbaç vurula!..” / Alıp götürmüşler Ağa’yı zindana Tam yüz kırbaç vurmuşlar sırtına. Sultan geceleri duramamış acıdan Zamanla Padişah uzaklaştırmış yatağından Ama hem özlemiş, hem de dayanamamış Sultan’ın göğüsleri yara olunca Padişah çaresiz, zindandan çıkarıp Haber yollamış Harem Ağası’na. / …Demiş ki: “Bu olay bir sır olarak kalacak, …Eğer duyan olursa kellesi vurulacak. …Pala’nın elleri ve gözleri bağlanacak, …Sultan’la sadece bir saat yalnız kalacak” VI. AĞA’NIN PALA’YA MÜJDESİ …Ağa çok memnun olmuş tabiî bu durumdan …Başı önünde çıkmış Padişah huzurundan …Geri geri giderek kapıdan geçmiş Ağa …Koşup hemen müjdeyi vermiş bizim Pala’ya: …“Gönlünden geçen oldu, gözlerin aydın Pala, …Sultan bir saat senin, ister öp, ister yala.” / Pala’nın keyfine diyecek yokmuş Önce gözleri sevinçle dolmuş Sonra kucaklamış Ağa’yı Ama henüz anlayamamış olayı Sormuş: “Ağam, nasıl olacak bu iş?” / …Ağa da keyfe gelmiş, gülümsemiş neşeyle …Sonra da tarif etmiş elindeki şişeyle: / “Sultan’ın yanına girerken Ellerin ve gözlerin bağlanacak Bundan yalnız bir yudum alacaksın Sonra tam bir saat yalnız kalacaksın. Sen yalarken ağzından salyalar gelecek Böylece Sultan’ın memeleri iyileşecek. Biri duyarsa eğer ikimizin de kellesi gidecek Mezara kadar gideceksin bu sırla Sen şimdiden altınları hazırla.” VII. SULTAN’LA BİR SAAT HALVET …Bağlamışlar bir iple Pala’nın ellerini …Bir mendille örtmüşler iyice gözlerini …Pala, tamam bir saat Sultan'la yalnız kalıp …Muradına ermiş hem öpüp hem de yalayıp. …Sultan geri yaslanmış gözlerini kapatmış …Pala öpüp yalamış, salyasını akıtmış …Salyanın etkisiyle memeleri gevşemiş …Tam bir saat sonra da eski haline gelmiş …Sultan zevkten mest olup derin uykuya dalmış, …Vakit tamam olunca hemen kapısı çalmış. VIII. PALA’NIN İHANETİ …Harem Ağası açmış Pala’nın gözlerini, …Bağlandığı iplerden kurtarmış ellerini …Hemen sormuş “Nasıldı Sultan’ın memeleri? …Kapı ardından duydum gelen inlemeleri …Söz vermiştin ya hani, altınları vermeyi …Dilemiştin ya benden muradına ermeyi” …Ancak Pala verdiği sözü asla tutmamış …Ağa hatırlatınca hiç oralı olmamış …”Altınım da altınım” diye tutturmuş Ağa …”Şu gün, bu gün” diyerek hep oyalamış Pala. / Demiş ki: “Eğer beni şikâyet edersen Padişah hazretleri bu işe ne der? Vallahi ikimizin de kellesi gider.” IX. HAREM AĞASI’NIN İNTİKAMI …Harem Ağası kızmış, sinirlenmiş bu işe. …Padişah hamamına koşmuş elinde şişe …Hamamdan sonra onun giyeceği donuna …Bu kez iki kat sürmüş önüne, arkasına. / Giyince donu Padişah’ın yanması, kaşıntısı tutmuş, Acıdan kıvranmış, yerinde duramaz olmuş. Çaresini biliyor ya Hünkâr Demiş ki Harem Ağası’na: “Yanmam, kaşıntım tuttu, haber verin Pala’ya Bu işin erbabıdır, gelip beni yalaya!..” Yılmaz ÖRMECİ Ankara, 13.03.2017
·
415 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.