Kuşkuculuğu felsefi anlamda yaşama
geçiren Yusuf Sinaneddin
Sinan Paşası ya da Hoca
Paşası) için
Taşköprüzade'nin övgü ve yergiyi içeren çelişkili tutumu diğer Osmanlı
yazarlarında da görülür. Ama daha 20 yaşına basmadan
babasıyla böyle tartışmalar yapabilen. önemli bir alim
olan babasını aşmaya
çalışan genç Sinan, bu çabasının karşılığını döneminin en ünlü bilgini olarakalır.
Ondaki bilgi ve yeteneği
gören Fatih Sultan Mehmet onu kendisine önce hoca yaptı, sonra da vezir . . .
Böylece Sinan Paşa adını
alan bilgin, kendisinden daha ünlü birisini yetiştirmekteydi bu arada: Tokatlı Molla
Lütfi . . . Sinan Paşa
kendi bilgisini öğrencisine aktarırken, onun da Ali Kuşçu'dan gördüğü matematiği
öğrenmeyi savsaklamadı.
Bu karşılıklı öğrenme ilişkisi sürerken beklenmedik bir olay olur. . .
Vezirliğinin altıncı yılında,
Sinan Paşa'ya kızan Sultan Mehmet onu bu görevden
aldığı gibi zindana da
attırdı.
Sinan
Paşa'nın zindana atıldığı duyulunca, İstanbul'daki bütün alimler hemen
bir araya geldiler. Yüce
Divan'da toplandılar ve Sultan Mehmet'e haber gönderip: bilginler ordusunun başının mutlaka serbest bırakılması gerekir. Yoksa kitaplarımızı hemen ateşe atıp yakacağız ve Osmanlı ülkesini de terk edeceğiz ... " dediler . . .
Bu dayatma karşısında Sultan Mehmet Han Gazi Hazretleri Sinan Paşa'yı hapisten
çıkarttı ve alimlere teslim etti. Fakat Sultan'ın öç
alma duygusu dinmemiş,
yalnızca gizlenmişti. Sultan Mehmet, alimlerin öfkesi ve direnmesi geçince, Sinan
Paşa'yı babası Hızır
Bey'in doğum yeri olduğu bahanesiyle Seferihisar'a
kadılık
ve müderrislikle sürdü . . . (Hasan Bey, Paşa'nın, hapisten çıkmasının ertesi günü
sürüldüğünü yazıyor . . .)
Sultan Mehmet Han Gazi Hazretleri bu sürgünle de yetinmedi. Sinan Paşa'nın
ardından bir doktor
yolladı. Doktora da, «Sinan Paşa'da delilik hastalığı var. İyileştirmek için gerekeni
yap . . . »