Felaket bağını gezedim serseri,
Feryad ü zarımı duyan kalmamış
Aradım o şahin yiğitleri
Yattıkları yerden nişan kalmamış.
Kapılar kapanmış bacalar tütmez, Kimsecik o çölde bir koyun gütmez;
Ağaçlar kurumuş bülbüller ötmez Baykuşlarda bile figan kalmamış.
Gülleri soldurmuş elem yaşları,
Karalar bürümüş yaslı başları;
Köyleri kuşatmış mezar taşları
Sesime ses veriır bir can kalmamış
Taliin o yaman kanlı elleri,
Eşinden ayırmış hep güzelleri;
Şehitlerle dolmuş gurbet elleri
Kan ağlamadık bir civan kalmamış
Hanedan kişiler hep yoksul olmuş,
Düşman kapısında bağlı kul olmuş
O nazlı gelinler şimdi dul olmuş, Cemiyyet dağılmış canan kalmamış.
Hiç anılmaz olmuş atalar adı,
Beşikte bırakmış ana evladı,
Kırılmış yetimin kolu kanadı
Zulüm pençesinden aman kalmamış.
Düşmanın sitemi yürekler ezer,
İnsan bu kahr ile canınıdan bezer;
Gülşende yabancı köpekler gezer
Erler meydanında insan kalmamış.
Bende bu ye's ile rahat uyku yok
Halbuki kimsede tasa, kaygu yok;
Korku yok, umut yok, kaygı, duygu yok, Kimsede, hasılı vicdan kalmamış.
Sırr-ı Hak aşikar her bahanede,
Gül biter mi artıık bu viranede
Şu harab olası matemhanede
Bizden özge garip mihman kalmamış.
Hey Rıza ne acep sevdaya düştün?
Aslı faslı yok bir davaya düştün!
Vatan uğrunda bin belaya düştün,
Hep mezarlık olmuş, vatan kalmamış!