Bir köye girilince insan şok olur. O durumu görenler kendisinden, çevresinden, toplumdan, uygarlık denilen şeyden utanır. Düşünüyorum, buralardan çok uzak ve zengin yerlerde, tiyatrolar, konserler, yazarlar, sanatçılar, parlamento, çarşılar, alışveriş merkezleri, eğence yerleri, barlar, gazinolar, bilimler akademisi, üniversiteler, hastaneler ve birçok uygarlık kuruluşu var. Burada ise sayısız insan, cehennem gibi bir hayat içinde ölümle pençeleşiyor. Mesela bir köy evine girersiniz: Üç çocuk kuru toprak üstünde kızıl hastalığından can çekişiyor. Onların arasında anne yeni doğurmakta olduğu çocuğunun ağrılarıyla acı çekiyor. Sarhoş babaysa bir kenarda oturuyor. Ona: “Evinde bu kadar felaket yaşanırken sarhoş olmaya utanmıyor musun?” diyecek olsanız; alacağınız mırıltı türü cevap şu olacaktır: _ Sen de burada otur da gör! Yalnız sarhoş olmakla kalmaz, bir de içkiye boğulursun. Bizim hayatımız ayıkken çekilmez...