Gönderi

John Nicholas at yetiştiriyordu. Her cinsten birçok atı vardı ama onun gözdesi, birlikte büyüdüğü nazik ve yaşlı kısrak Bess'ti. Artık John onu süremediğinden Bess'in tek yaptığı etrafta dolaşmaktı. Bess günlerini bir çayırda huzur içinde otlayarak geçiriyordu. O yaz John Nicholas sırf eğlencesine bir falcıya gitti. Falcı ona kart falı baktı. "Seni bekleyen bir tehlike görüyorum," dedi kadın. "En sevdiğin atın senin ölümüne sebep olacak. Ne zaman olacağını bilmiyorum ama olacak. Kartlarda öyle görünüyor." John Nicholas güldü. Ölümüne Bess'in sebep olması fikri saçmalıktı. O, bir tas çorba kadar tehlikeliydi. Yine de o günden sonra Bess'i ne zaman görse falcının uyarısını hatırladı. O sonbahar ilçenin diğer ucundan bir çiftçi, Bess'i satın alıp alamayacağını sordu. Yaşlı atın çocuklarının sürmesi için harika olacağını düşünüyordu. "Bu iyi bir fikir," dedi John. "Onlar için eğlenceli olurdu ve Bess'in de yapacak bir işi olurdu." Daha sonra John karısına bundan bahsetti. "Artık Bess beni öldürmeyecek," dedi ve ikisi de güldüler. Birkaç ay sonra Bess'i alan çiftçiyi gördü. "Bess'im nasıl?" diye sordu John. "Ah, bir süre iyiydi," dedi çiftçi. "Çocuklar onu sevdi. Sonra hastalandı. Acısını dindirmek için onu vurmak zorunda kaldım. Yazık oldu." John elinde olmadan rahat bir nefes aldı. Kaç kez Bess'in garip bir kazada, çılgınca bir şekilde onu öldürup öldürmeyeceğini merak etmişti. Artık tabii ki yapamazdı. "Onu görmek istiyorum," dedi John. "Sadece veda etmek için. O benim en sevdiğim atımdı." Ölü atın kemikleri adamın çiftliğinin uzak bir ucundaydı. John diz çöktü ve Bess'in güneşte ağarmış kafatasını okşadı. Tam o sırada kafatasının içine yuva yapmış bir çıngıraklı yılan dişlerini John Nicholas'ın koluna batırdı ve onu öldürdü.
Sayfa 25 - İthaki YayınlarıKitabı okudu
·
29 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.