Gönderi

ilkokul dördüncü sınıftayken birisi bana aşık oldu. O çağda aşk olmaz; ama bana resmen aşık oldu." '' O çağda da aşk olur'' dedi İbo. '' Çocuk aşkı ciddi ve güç­lü bir aşktır. Kız gelip duygularını açtı mı sana?'' ''Önceleri bana soyulmuş patates, tulum peyniri ve pişmiş yumurta getiriyordu. O zamanlar köyümüzde okul yoktu, komşu köyün okuluna sabah gidiyor akşam dönüyorduk. Bu yüzden yiyeceklerimizi yanımızda götürmek zorunda kalt­ yorduk. Bu kız, okulun olduğu köydendi ve bana hergün ay­ nı yiyecekleri getiriyordu. Yumurtayı ve patatesi tertemiz so­ yuyor, hatta patatesi soyduktan sonra sobanın üzerinde ha­ fifçe kavuruyordu. Patateslerin de en iyilerini, kepekli olanla­ rını seçiyordu." ''Tabii paketi açıp lüp lüp yutuyordun." ''Paketi bana her verişinde gülümsüyor, kimseye verme­memi, yalnız başıma yememi tembih ediyordu. Ben kızcağızın söylediğine harfiyen uyuyor, yiyeceklerin hesabını yalnız başıma görüyordum. Arada sırada helva da getiriyordu. Ba­zen yağda kızartılmış acayip hamur işleriyle de tanışıyor­dum'' ''Yani yiyecekten yana keyfine bir diyecek yoktu." ''Gayet iyiydim. Hatta bir ara kendi evimizden yiyecek bi­ le getirmemeye başladım. Bu durum sanırım iki ay kadar sür­ dü. Mart ayımıydı neydi, kar yağıyordu. Tezek sobasının et rafında kümelenmiş ısınıyorduk. Bana aşık olan kızın yakın arkadaşlarından bir kız hafiften yanıma yaklaştı, bir cimdik attı bacağıma, gözüyle İşaret ederek dışarı çağırdı. Çıktık, dı­ şarıda bana dedi ki, 'Git çantanın arasına bak, sana yine bir şeyler geldi.' Tabii sevindim, 'sabah sabah bana herhalde yağlı çörekler getirmiştir' diyerek sıranın gözündeki çantama koştum." İbo'nun gülümseyişi gülüşe dönüştü. Azeroğlu mendiliyle burnunu sildi ve sürdürdü. ''Çantayı karıştırdım, baktım yiyecek miyecek yok. Allal, allah dedim, yoksa yanımdaki çocuk mu çaldı? Sordum, 'Yok ben bir şey almadım' dedi. Bu sefer gittim aracı kızı değil de bana aşık olan kızı buldum, ' Bu sabah getirip çantama koy­ duğun yiyecekleri bulamadım' dedim. Kız önce bozuldu, ha­karete uğramış gibi oldu. Sonra zoraki bir gülümseyişle, ' Bu sabah getirdiklerim yiyecek değil, başka şeydir. Kitabının arasına koydunı, git bak bulursun' dedi. Çantama doğru gi­ derken, acaba ne getirdi bana diye düşünüyor, pestil ya da arasına bal sürülmüş yufka ekmeği getirebileceğini sanıyor­ dum. Kızın 'yiyecek değil' sözünü bile unutmuştum. Gittim ki­ tabı açtım ki ne göreyim, bir işlemeli ak mendil ve arasında bir mektup. Mektupta bir dörtlük var. O zamanın şekerleme­lerinden çıkan manimsi aşk kıtalarından. Altınada, ' Ben seni çok seviyorum, sen beni seviyor musun?' diye yazmış ve 'kestane kebap acele cevap' cümlesini de en alta düşmüş.
·
49 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.