Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Doğrusu istenirse ben de Saat Evleri'ni kendim yapmayı istemiyordum. Benim merakım, zevkim insan ruhunu öğrenmekti. Herkes benim gibi mi, yoksa biraz farklı mı? Bunu öğrenmek için ısrar ediyordum. Hayır, onlar da benim gibiydi, hatta daha beterdiler. Hiç şüphe etmeden hodbindiler. Umumun parası sarf edilirken o kadar cömert, hasbi, kayıtsız şartsız yenilik taraftarı olan, benim eserimle övünen insanlar, şimdi kendi menfaatleri ortaya konunca birdenbire dönmüşlerdi. Hatta Halit Ayarcı'yı bile artık dinlemiyorlardı. "İnsanla bu kadar oynanmaz ki, a canım!.." sözü dillerinden düşmüyordu. Hülâsa herkes kendisi olmuştu. Ve bunun için herkes birbirine benziyordu. Halit Ayarcı bütün bunlardan mustarip, ne yapacağını şaşırmış, ikide bir gelip bana şikâyet ediyordu. – Nasıl olur?.. diyordu, nasıl olur? Dünyanın en modern müessesesinde, en mükemmel ve yeni şartlar altında ve bu kadar yenilik içinde çalışan bu insanlar bu işi nasıl anlamazlar? O hâlde enstitüde ne işleri var? Niçin yeni binayı alkışladılar? Niçin bizi tebrik ettiler? Demek yalan söylüyorlar!... Ben Halit Ayarcı'ya vaziyeti anlatmağa çalışıyordum. – Hayır, yalan söylemiyorlar, diyordum. İkisinde de samimi idiler. Yeniliği kendilerine ucu dokunmamak şartıyla seviyorlardı. Hâlâ da o şartla severler. Fakat hayatlarında emniyetli ve sağlam olmayı tercih ediyorlar. – Böyle şey olur mu? Bir insan iki türlü düşünür mü? İki türlü mantık bir kafada bulunur mu? Halit Ayarcı hakikaten meyustu. – Tabiî bulunur. Daha doğrusu menfaatler istikametini değiştirirse mantık da değişir. – Ben anlamıyorum doğrusu bunu!.. Bütün eserim yıkıldı. Bu müessese artık benim değil!
Sayfa 374 - DERGÂH YAYINLARI / DÖRDÜNCÜ BÖLÜM HER MEVSİMİN BİR SONU VARDIRKitabı okudu
·
20 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.