Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

Manastırlı Hilmi Bey'e İkinci Mektup
Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk Hiçbir yere gitmiyor.
·
27 görüntüleme
Yunus Karadağ okurunun profil resmi
Susmanın su kenarındayız bugün Ne kadar sevgiyle konuşsak -konuşuyoruz da- Korkuyoruz gözgöze gelince Hilmi Bey Korkuyoruz Sanki gözler rakiptir de birbirine -öyle değil mi- Ve bir yokuştan iner gibi oluyoruz Bir yokuştan bir yokuşa sürekli – Nereye? – Bilmem ki Ellerimizde alkol sesleri, saçlarımızda Alkol sesleri Dağlarımızda, içdenizlerimizde Ve günler günlerin içinde öyle yavaş ki Yerine saplanıyor bir sürahi Pencereler şaşkın Perdeler bir uzak yol kadar uzun Ve balkon Kendi dudaklarında şimdi Donmuş bir tavus kuşu Bir tavus kuşu yontusu belki Ne tuhaf Demin de aşağıdan bir bando geçti Sormak isterdim sana Bir bando şefinin hüznü nedir Hilmi Bey Bir bando şefinin uykusu Nasıl bir uykudur ki Hilmi Bey Ne kötü Elimde bir çiçekle yaz geçti. Ve bugün Çepçevre oturduk masanın başına gene Bezik oynadık Hilmi Bey -her gün oynuyoruz ya- Giysisiz, sadece kombinezonlarımızla -öyle işte- Oda çok sıcaktı -lal renkli çini soba- Seniha korse takıyor, yahudi matmazel Nerdeyse çıplaktı -terliyor terliyor terliyor- Ve Cemal bir köşeden bize bakıyordu Bakmıyor gibi bakıyordu Durmuyor gibi duruyordu da Benim anlamadığım işte bu Dün dudağını kesti çarşıda Kırmızı bir balıkla oynuyordu Öptü bir ara balığı -neden- Öperken dudağını kesti Balık da kırmızıydı, kan da Ve balık yüzerekten geçti -gördüm iyice- Dudaklarından Durdu Cemal gibi biraz ötede Durmuyor gibi durdu Ağlamadı, hiçbir şey söylemedi Bu çocuk anlaşılmayanın ta kendisi Yalnızca sordu, bu yüzden sana soruyorum ben de Melekler dişi midir Hilmi Bey Dişidir diye tutturdu Yani ben.. Öyleyse neyim Elimde bir yapma çiçekle. Adım Cemile ya, çok seviyorum adımı ben Çocukluğudur insanın adı Cemal şimdilik Cemal’dir -evet, öyledir- Benimkisi bir anımsama -Cemile- Cemal – Cemile: yeni fışkırmış bir marulun sesi Ezilmiş iki vişne Ve akşam Akşam ki sallanacak hamağını buldu Buluyor Sular menekşelendi Hilmi Bey Karpuz lambanın altında Yorgunum biraz -bütün gün içtim- Hepimiz içtik Cemal odasından çıkmadı hiç Tangolar çaldık üstüste Eski tangolar -bin dokuz yüz on beşlerde ne vardı Ben pencereden bakarken Kimseler ölmemişti Ölüm diye bir şey yoktu ki Hilmi Bey Var mıydı?- Yüzümden bir şeyler aktı aktı İçim de menekşelendi Hilmi Bey Gökyüzü gibi bir şey bu çocukluk Hiçbir yere gitmiyor. Nedense odasına kapandıkça Cemal Soyundukça soyunuyor yahudi matmazel Hırslı bir dişi gibi Ester, diyorum, Ester Gülümsüyor hafifçe Bir başka gülümsemeyi karşılar gibi Öpüşürken gördün mü sen iki öpüşmeyi Hilmi Bey Tam öyle Hızla giyiniyor sonra, dışarı çıkıyor Üç kişi kalıyoruz birden Yeni ısırılmış bir elma gibi kalıyoruz Parlıyor yeşil tarafımız kendi aydınlığında İçimde bir soğukluk Dışımda bir begonya. Karanlık iyice dışarısı Rakımızı bitirdik -üçümüz- Cemal odasından çıkmıyor Birazdan Ester de gelecek Koltuğa çökecek, bir sigara yakacak Gene bir haç gibi olacağız dördümüz Bir evin içinde kocaman bir haç Kutsal değil, kirli Coşkulu değil, kırık dökük Sevinçle çekeceğiz onu kendimize.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.