Öncelikle, bu kitabın nasıl bu kadar ilgisiz karşılandığına çok şaşırdığımı belirteyim.
Ferit Edgü bu kitapta, kendine özgü üslubu ve yazım tarzıyla Van Gogh'u 50 başlık altında inceliyor. Onun hem yapıtlarından hem yaşantılarından hem de mektuplarından hareketle ona dair özgün, derinden ve sarsıcı bir kavrayış getirmemizi sağlıyor. Adeta yazılarıyla onun belirgin bir portresini çiziyor.
Bunu yaparken diğer ressamlara değiniyor; çeşitli yazarlara, örneğin çok sevdiği Kafka'ya, göndermede bulunuyor, onun bir mektubunun sanki Kafka tarafından yazılmış olduğunu söylüyor; Nietzsche okumuş bir Van Gogh düşlüyor.
Edgü'nün yaptığı bir inceleme değil sadece, Van Gogh'u sahipleniyor da. Sözgelimi Van Gogh'un aceleci genç ressamları eleştirdiği bir pasajından hareketle, "İyi ki günümüzde yaşamıyor Van Gogh." diyerek onu günümüzün şartlarından koruyor, ait olduğu dönemde tutuyor.
Kitabın önsözünde "Van Gogh, aynada, kendi aynasında, kendine en çok bakan ve kendi yüzünü en çok resmeden ressamların başında gelir: Ve, bana öyle gelir ki, onun tüm sanat yaşamını bu otoportrelerde izlemek mümkündür." diyen Edgü, kitabın sonuna Van Gogh'un 30 otoportresini de eklemiş.
Kitapta beni en çok sarsan yerlerden biri de Edgü'nün Vincent ismi üzerine yaptığı yorum oldu. Vincent, Hollandacada 'zafer' anlamına geliyormuş. Şöyle diyor Edgü: "Adı Zafer olan ve tüm yaşamı yenilgilerle geçmiş bir insan!"
Kitabın Van Gogh üzerine eğilen herkesin okuması gereken bir kitap olduğunu söyleyerek incelememi sonlandırıyorum.