Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

96 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
6 saatte okudu
"Bir yerde herkes birbirine benziyorsa; orada kimse yok demektir."
Michel Foucault
Michel Foucault
En son da söyleyeceğim şeyi en baş da söylemek istiyorum, bu sene okuduğum en iyi ilk on kitap dan biriydi. Hem yazarın kalemi ile tanışma kitabım oldu, hem de yılın son sürprizi oldu. Peki bu kadar sevdiğim bir kitabın ortalama okur puanı neden 6 seviyelerin de? Biraz da ona değinmek istiyorum. Ama öncesinde yazar hakkında bir kaç kısa bilgi vermek isterim. Handke, 1942 Avusturya doğumlu oyun yazarı. 3 adet roman yazmış ancak ülkesinde daha çok yazmış olduğu dört adet oyun ile tanınıyor. İlk iki oyununu henüz 26 yaşında yazıyor ve kısa sürede tüm ülkenin tanıdığı bir oyun yazarı haline geliyor. Daha sonra 1971 yılında annesi intihar ediyor ve yazar bu olayı psikolojisinden, bilinç altından atamıyor uzun yıllar boyu, hatta
Mutsuzluğa Doyum
Mutsuzluğa Doyum
ismin de kitap yazarak annesinin vefatından sonraki ruh halini ve psikolojisini romanlaştırarak kurguluyor, sanırım okumayacağım tek kitabı o olucak, öyle bir kitabı okumaya ruh halim el verişli değil şuan. 2019 yılında Nobel edebiyat ödülününe layık görülüyor. Gelelim öve öve bitiremeyeceğim kitabımıza. Kitap da sadece anne, baba ve oğul var. Hiçbir isim, mekan ve şehir ismi geçmemesinden zaten çok iyi bir kitap ile karşılaşacağımı anlamıştım. Oturup da iyi bir konusu olan, akıcı bir kitap okumak için kitabı önermemi bekliyorsanız hemen son verin incelemeyi okumaya. Çünkü kitap da ki hikaye sizsiniz arkadaşlar. Bir dağın tepesinde yemyeşil bir park alanında salıncakta sallanıyorsunuz, henüz çocuksunuz ve dağın tepesinde olduğunuz için ayak bastiğınız yeri zemin sanıyorsunuz. Sonra anne ve babanız oyun vakti bitti, gidiyoruz diye sesleniyor size ve koşarak gidip aidiyet duygusu ile anne ve babanızın elinden tutup bir otobüse biniyorsunuz. Tek yönlü bir yokuş dan aşağı iniyor otobüs, karşıdan araç gelemez, ya da dönüp yukarı çıkamazsınız. Anneniz daha ilk virajda iniyor çünkü otobüsü babanız kullanacak, annenizin inip elinizi bırakma sebebi ise babanızın şoförlüğünü beğenmemesi. Siz cam kenarında tek başınıza oturmuş, dışarıda ki hayatın manzarasını seyrederken bir an da otobüs bir köyün içerisinden geçiyor ve sizin yaşınızda bir sürü çocuk da otobüse binip boş koltukları dolduruyor, herkesin yanında velisi var, sizin yok. Anneniz yol da inmek zorunda kaldı ve babanız ise otobüsü kullandığından sadece arada bir size dikiz aynasından kaçamak bakışlar atmakla yetiniyor. Dağdan aşağıya indiniz ve babanız tek başına yolculuk yapacak yaşa geldin artık diyerek başka bir kadınla otobüsten iniyor ve otobüsde ki herkes de babanızla beraber aşağı iniyor. Nereye gideceğinizi ve ne yapmanız gerektiğini bilmeden tekrardan geldiğiniz dağın zirvesine doğru yürüyerek çıkıyorsunuz. Dağın zirvesine ulaştığınız o zorlu yolculuktan sonra bir bakıyorsunuz ki, parkta hala başı boş sallanan salıncaktan başka bir şey yok. Ancak ne salıncağa binecek hevesiniz var, ne de kaybolmamak ve aidiyet duygusu ile elinden tutacağınız bir anne babanız. Anne ve babası ayrılmış bir çocuğun ruhen çöküşünü ne kitap daha iyi anlatabilirdi, ne de ben kitabı bu hikaye örneği ile daha iyi anlatabilirdim. Son olarak bizim insanımız edebi dili yoğun kitapları sevmezler, her kitap da illa bir aşk macerası ya da aksiyon ararlar o yüzden okuyan bir çok kişi ya yarım bırakmış kitabı, ya da çok sıkılmış okurken. Çünkü kitap da tek bir dialog yok, yüz sayfa boyunca betimleme. Ama o kadar dolu dolu bir anlatım ile yazar kalemini konuşturmuş ki, Nobel ödülünü almasının sebebini her sayfa da, her paragraf da, her satır, her kelime de anlayabiliyorsunuz...
Çocuğun Öyküsü
Çocuğun ÖyküsüPeter Handke · Metis Yayınları · 2005192 okunma
·
385 görüntüleme
Aylin Özdemir okurunun profil resmi
Muhteşem bir hayal gücünüz var. Benzetme yaptığınız hikayeye bayildim, kaleminize saglik.
Harun Gülle okurunun profil resmi
Vakit ayırıp okuduğunuz için ben teşekkür ederim.
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.