Aleksandr Soljenitsin, geçtiğimiz yüzyılı anlatan ve tam anlamıyla eşitsiz bir toplumun neye benzeyeceğini gözler önüne seren bir hikâye anlatır:
Moskova'da bir yerel parti kongresi gerçekleşiyordu. Kongrenin başkanlığını, Yerel Parti Komitesi'nin henüz tutuklanmış sekreterinin yerini alan yeni sekreter yapıyordu. Kongrenin sonunda, Yoldaş Stalin hakkında bir tezahürat çağrısı yapıldı. Elbette herkes ayağa kalktı (tıpkı kongre boyunca adı her anıldığında herkesin ayağa sıçraması gibi). Küçük salon "tezahürata dönüşen bir alkış dalgasıyla" yankılandı.
"Tezahürata dönüşen bu alkış dalgası" üç dakika, dört dakika, beş dakika boyunca devam etti. Fakat avuç içleri acımaya başlamıştı, havada tutulan kollar zaten ağrıyordu. Daha yaşlı insanlar yorgunluktan nefes nefese kalmıştı. Durum, Stalin'e gerçekten tapanlar için dahi dayanılmaz bir aptallık halini almaya başlamıştı....
On bir dakika sonra, kâğıt fabrikasının müdürü iş adamlanınınkine benzer bir tavır takınarak yerine oturdu. İşte bu sırada bir mucize gerçekleşti! Bu evrensel, bu teklifsiz, bu tarif edilemez coşku nereye kaybolmuştu? Tek bir adam sayesinde herkes birdenbire durmuş ve yerine oturmuştu.
Kurtulmuşlardı! Bu sincap, dönmekte olan tekerden atlayacak kadar zekiydi.
Gelin görün ki bağımsız insanları işte böyle tespit ediyorlardı. Ve onları işte böyle ortadan kaldırıyorlardı. Aynı gece fabrika müdürü tutuklandı. Başka bir gerekçeyle üstüne on yıl yıktılar. Fakat soruşturmanın son belgesi olan 206 numaralı formu doldurduktan sonra, sorgu yargıcı ona hatırlattı:
"Hiçbir zaman alkışı durduran ilk kişi olmayacaksın!"
Sayfa 78 - Panama Yayınları - Çeviren: Ezgi Kardelen - I. Baskı, 2022 • Hakkaniyet, Statü ve CezalandırmaKitabı okudu