Bastırılan Arzunun Geri Dönmesi — Bir Viktorya Dönemi Portresi
Kitabın sitedeki ilk incelemesini yapıyor olmanın heyecanı içindeyim. İlk olarak söylemeliyim ki, İngilizce kaynaklara göz attığımda, kitabın “The Romance of Violette” ismi ile 
Alexandre Dumas tarafından yayımlandığını öğrendim. Bunun aksine, kitabın Türkçeye çevrilmiş halinin sunusunda ise 
Oscar Wilde tarafından, döneminin ahlakçı bakış açısından ötürü takma ad ile yayımlandığı, ifade edilmiş. Kitabın özellikle 
Teleny ile benzerliği göz önüne alındığında, Wilde tarafından yazılmış olması gayet makul geldi bana. Bununla beraber, erişilmesi halen güç olan bir eser oluşu; -İngilizce literatürde bile- Viktorya Dönemi’nin normların dışına taşan insanları yok sayma ve yok etme geleneğinin miraslarından biri olsa gerek diye düşünüyorum.
Tüm bu kafa karışıklığını bir kenara bıraktığımızda, mükemmel sunusuyla beraber, Viktorya Dönemi’ndeki kadın ve erkek profillerini ve sınıflararası ilişki biçimlerini -kusursuz bir biçimde- betimlemiş, ve tabii erotik olarak da tanımlayabileceğimiz, yer yer tahrik eden ve rahatsızlık uyandıran bir metin çıkıyor karşımıza. Sunuda da ifade edildiği gibi kitabı anlamlandırabilmek için öncelikle Viktorya Dönemi’ni anlamak gerekiyor sanki: Katı toplumsal cinsiyet rolleri, hayatın tüm alanına sızmış ahlakçılık, sınıflararası uçurumlar, sistematik biçimde bastırılan cinsel arzular ve bastırıldıkça da devasa hale gelmeleri... Adeta kilitli bir odada yaşamak gibi geliyor kulağa değil mi? Tüm o şatafatın içinde bir esir olmayı çağrıştırıyor.
Ama aslında biraz irdeledikçe, bu dönemde yaşamış insanların bu kilitli odaların kilitlerini gizlice açmış olduklarını ve bastırılan arzularını bir başkaldırı niteliğinde dışa vurduklarını görüyoruz. İşte kitabın bu anlamda bir başkaldırı, mevcut düzene karşı bir isyan niteliği taşıdığını söylemek mümkün. Esasında tam da Wilde’la özdeşleşmiş bir şey bu. Şunu da eklemek lazım, kitaptaki karakterler döneminin adeta birer mini portresi gibiler. Misal Violette — Tipik bir Viktorya Dönemi kadını, yoksul, üst sınıfın buyruklarına koşulsuz biçimde itaatkarlık ve erdemlilik gösteriyor.
Düşünün ki bu kitabın yazıldığı dönemde -tüm bu bahsettiğim ahlakçı anlayışa rağmen- seks işçisi çocukların sayısında artış yaşandığını, sadomazoşistik örüntülerin popülerleştiğini ve homoseksüel ilişkilerin yaygınlaştığını biliyoruz. Ne de olsa bastırılan daima geri döner; üstelik ne şekilde döneceğini tahmin bile edemezsiniz — (
Sigmund Freud).
Umuyorum kitabı okumayı düşünenler için faydalı bir inceleme olmuştur. Keyifli okumalar dilerim.
·
170 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.