Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

“Ekmek! Ekmek! Ekmek!” Bir anda tepesi attı ve haykırmakta olan kalabalığa doğru öfkeyle bağırdı: “Ekmekmiş! Ahmaklar sizi, sadece ekmek yeter mi sanıyorsunuz!” Kendisi yemek yiyordu ama çektiği acıları hafifletmiyordu bu. Altüst olmuş aile düzeni, kederle dolu yaşamı bir ölüm hıçkırığı gibi boğazında düğümleniyordu. Sofrada ekmek olduğunda her şey yolunda gitmiyordu. Bu dünyadaki mutluluğun servetin paylaşılmasına bağlı olduğunu hangi budala ileri sürüyordu? Bu boş hayaller peşindeki devrimciler bu düzeni yıkıp bir başkasını kurabilirlerdi, ama herkese payını vererek insanlığa ne mutluluk katabilir, ne de acısını hafifletebilirlerdi. Hatta yeryüzündeki bahtsızlığı daha da artıracaklardı; içgüdülerini rahatça tatmin etmelerine engel olunup, doyurulmamış tutkuların acısıyla baş başa bırakıldıklarında, köpeklere varıncaya kadar bütün canlılar inim inim inleyecekti. Hayır, en iyisi hiç var olmamak, ya da olunacaksa, bu dünyada bir ağaç, bir taş, hatta üzerine basılsa da ezilip zedelenmeyecek bir kum tanesi olarak yer almaktı. Ve şiddetlenen ıstırabı içinde Mösyö Hennebeau’ nun gözleri doldu, sımsıcak gözyaşları yanaklarından aşağı süzüldü. Sokağa akşamın alacakaranlığı çöktüğünde, konağın ön cephesine taşlar yağmaya başladı. Mösyö Hennebeau artık bu aç insanlara kızmıyor, sadece yüreğinde kanayan yaranın öfkesiyle gözyaşları arasında mırıldanmaya devam ediyordu: “Ahmaklar! Ahmaklar!” Ama boş midelerin çığlığı ağır bastı, her şeyi önüne katıp sürükleyen kasırga misali müthiş bir uğultu yükseldi: “Ekmek! Ekmek! Ekmek!”
Sayfa 721 - Can, mini kitap
·
33 görüntüleme
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.