Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Gönderi

234 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
3 günde okudu
Fransız Edebiyatı’nda “Kader”den İzler
Ne okudum ben böyle… Metin, -özellikle ilk çeyreği- Zeki Demirkubuz’un Kader’ini anımsattı bana. Bundan olsa gerek, daha bi’ çekildim içine. Belki içerik ve içeriğin evrilişi bakımından bu benzetme yerli yerine oturmuyor olabilir ama yine de eğer Kader’i izlediyseniz -hatta benim gibi tekrar tekrar izlediyseniz- böyle hissetmeniz çok olası diye düşünüyorum. (Armand vs Bekir). Aslında ne söylesem bilemiyorum. Kitabı hem okurken hem de bitirdiğimde edebi tatmin bu olsa gerek diye düşünürken buldum kendimi. Çok güzeldi gerçekten. Bununla birlikte, bazı cümleleri anlayabilmek için iki üç defa okumam gerektiğini de belirteyim. Bu noktada, çeviri mi yoksa yazarın dili mi zorluydu sorusu gündeme geliyor. (Benim dikkatimin dağılışı da bir etken olabilir elbette). Hem karşılaştırma yapabilmek adına hem de gerçekten arzuladığım için
Alexandre Dumas (fils)
Alexandre Dumas (fils)
’in diğer kitaplarının da Türkçeleştirilmesini sabırsızlıkla bekliyorum. Son olarak, şöyle minicik bir eleştiri yapabilirim: Yazar, bir hikaye anlatacağından bahsederek başlamış kitaba ve anlatacağı hikayenin içeriğine ilişkin de bir şeyler söyleme ihtiyacı duymuş. Burada, gerek döneminin bakış açısı, gerekse kendi kişisel hayatının etkisiyle olsa gerek -kendisi
Alexandre Dumas
Alexandre Dumas
’ın gayrimeşru oğlu- fazlaca savunmacı ve belki biraz da ahlakçı bir yaklaşım sergilemiş. Bu ihtiyacını anlıyor ve fakat yine de doğrudan hikayeye başlasa belki daha tatmin edici olurdu diye düşünüyorum. Çünkü biraz şuraya evrilmiş mesele, “Bakın “böyle” kadınlar kötüdür, ahlaksızdır tamam ama aralarında bazıları da ahlaklıdır, melek gibidirler, göreceksiniz şimdi.” Bunu tekrar tekrar ifade etme gereksinimi duyması, yazara değil de içinde bulunduğu topluma yönelik öfke hissetmeme sebep oldu. Zira böyle iki uçlu değerlendirmelerden hiç hoşlanmıyorum: Ya melek gibi olmak ya da aşağılanacak kadar “ahlaksız” olmak... Hayat bu denli iki uçlu bir skaladan oluşmuyor bence. Bununla beraber, ahlaktan, erdemli olma halinden daha mühim şeyler var sanki. Mesela “sınıf” kavramı, mesela eşitsizlikler, mesela ötekileştirmeler… Anlatabiliyorum değil mi? Yani bunları görmezden gelip, birini veya bir şeyi ahlakçı bir perspektiften değerlendirip, o şeyi illaki bir tarafa koymak, sonra da ahlak timsali olarak tanımlamaya çalışmak, epey yüzeysel ve çiğ bir çaba gibi geliyor bana. Yine de yazarı gerçekten anladığımı söyleyebilirim. Neticede hem hüzünlü hem de edebi açıdan tatmin olmuş bir hissiyat içindeyim ve iyi ki okumuşum bu kitabı diyorum. Bu defa sizlere de “hüzünlü” okumalar diliyorum.
Kamelyalı Kadın
Kamelyalı KadınAlexandre Dumas (fils) · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201917,6bin okunma
·
394 görüntüleme
Samet okurunun profil resmi
Bu eser Fransa’da sahnelendiğinde arkadaşı Alexandre Dumas pere’ye (baba Dumas) eserin şahane olmuş diye iltifat ediyor, o da dönüp ‘benim eserim değil, eserimin eseri’ diye (oğlunu kastederek) cevap veriyor. Aklıma gelmişken söyleyeyim dedim 😁😁
Sedef okurunun profil resmi
r.resimlink.com/s_4TOcX.jpeg “(…) Sonra gözümü bir açtım karşıdan karlı dağlar geçiyor. Bi daha açtım başımda bi çocuk: ‘Kalk abi.’ diyor ‘Kars’a geldik.’ Otobüsten indim, yürümeye başladım. Dedim, Allah’ım nerdeyim ben? Burası neresi? Sonra güç bela burayı buldum. Kapının önünde durup düşündüm. Dedim Bekir, bu kapı ahiret kapısı. Burası sırat köprüsü. Bu sefer de geçersen bi daha geri dönemezsin. İyi düşün dedim. Düşündüm, düşündüm… Ama olmadı, dönemedim. Sonra, bak oğlum dedim kendi kendime. Yolu yok çekeceksin. İsyan etmenin faydası yok, kaderin böyle. Yol belli, eğ başını usul usul yürü şimdi.”
Yorum yapabilmeniz için giriş yapmanız gerekmektedir.