Yazarın eski haşmetli günlerine döndüğünü umut ederek kitabı aldım. Okudukça işte yeni bir Katre-i Mâtem diyordum lakin öyle bölümlere denk geldim ki sanki kitabı iskender pala yazmamış ta toy bir öğrencisi boşlukları dolduruyormuş gibi hissettim. Ben hikayeden ziyade içinde gizlenen mesajlara değinmek istiyorum Defterdar ve Kazasker çekişmesini okudukça aklıma yakın tarihte gündemde olan Berat Albayrak ve Süleyman Soylu rekabeti sürekli gözümün önüne geldi. (Ki güncel makamları geçmişteki bu makamlara tekabül etmektedir) Halkın çektiği sıkıntılar, devlet içinde güç mücadeleleri, arada harcanan masumlar derken günümüze tarihsel bir gönderme olarak değerlendirdim. Yazar tarihte gerçekten yaşamış şahsiyetler üzerinden bir anlatım yapmak yerine okuyucunun olayın akışına ve ana fikire odaklanmasını sağlamış ki kabul edilebilir. Özellikle de günümüzde tarih ve mukaddesat tüccarlarının dünyalık uğruna bu değerlerimizi ve gerçekleri bozuk para gibi harcadıklarını gördükçe neden tarihi şahsiyetleri konu edinmedi diye sormaktan vazgeçtim. Kitap kendini okutuyor mu? Evet Bir Katre-i Mâtem bir Babil’de ölüm İstanbul’da Aşk gibi döne döne kendini okutur mu? Hayır. Alınır mı ? Muhteşem tarihimizdeki bunca güzellikleri tekrar gün yüzüne çıkaran yazarın hatırına bence alınır.